Kıbrıs'ın Türk yerleşim birimlerinin tümünde, Kıbrıs Türkü, Türk Mukavemet Teşkilatı öncülüğünde, Yunanistan tarafından başlatılan İşgal girişimine karşı, savaş durumuna geçmek için tüm hazırlıklar tamamlanmıştı.
15 Temmuz 1974 akşamı köyümüzün etrafında oluşturulan nöbet yerlerinde, nöbet tutmaya başlamıştık.
Tek konuştuğumuz konu vardı 'Türk askeri Kıbrıs'a çıkar mı' diye.
'Çıkmazsa işimiz zordu' bunu biliyorduk. Ama yapacak başka bişeyimiz da yoktu. Nasıl ki, 1963'te 1964'te, 1966'da direndik ve Ruma teslim olmadık. Yine direneceğiz. Ölürüz ama, Rum Yunan katil sürülerinin köyümüze girmesine asla müsaade etmeyecektir.
Ben anavatan Türkiye'nin, Kıbrıs'a mutlaka çıkarma yapacağını düşünüyordum. Türkiye, Yunanistan'ın, Kıbrıs Türklerini topluca katledip, Kıbrıs'ı işgal etmesine müsaade etmeyecektir.
O zaman, şimdiki gibi, tüm dünyadan geniş haber alma imkanımız yoktu.
Elimizdeki pille çalışan küçük radyomuzun dışında, hiçbir haber alma imkanımız yoktu. Küçük radyomuzda sürekli haber kanallarında dolaşarak, bir haber alabilirmiyiz diye bakıyorduk.
Türkçe yayın yapan Rum radyosunun Kıbrıs Türklerine inat 'Bekledim de gelmedin' şarkısının, temcit pilavı gibi, her Kıbrıs Türkünü çileden çıkarıncasına, çalışmasının dışında, Baf'ta yayın yapan Gazi Bafın Sesi radyosunda da sürekli Türk Milli marşlarımızı çalması bir nebze olsun bize moral kaynağı olmaktaydı.
Köyümüzde ve nöbet yerlerimizde büyük bir sessizlik hakimdi.
Bu sessizlik, fırtına öncesi sessizliğiydi bence..
Mutlaka büyük bir fırtına kopacaktır..