ABD’ye ait USS Wasp (LHD 1) helikopter ve uçak taşıma kapasiteli amfibi hücum gemisi, geçen hafta Limasol Limanı’na demirledi. Ardından İngiltere’ye ait amfibi hücum gemileri ada açıklarına geldi.
Geçen hafta bir sörfçünün, Limasol yakınlarında hangi ülkeye ait olduğu bilinmeyen denizaltı görüntülemesi, Güney Kıbrıs’taki askeri yığınağın sanılandan çok daha fazla olduğu yönünde tartışmalara yol açtı.
ABD’ye ait İsrail’e yakıt taşıyan Overseas Santorini adlı geminin, Limasol Limanı’na ikmal yapmak üzere geleceği iddialarına, Kıbrıslı Hukukçular Grubu ile ana muhalefetteki AKEL Partisi tepki gösterdi.
Overseas Santorini’nin Güney Kıbrıs’ta hiçbir limanı kullanmasını istemediklerini açıklayan Kıbrıslı Hukukçular Grubu, İsrail ile işbirliğinin derhal durdurulmasını isteyerek, “Soykırıma liman yok” adıyla kampanya başlattı.
Bazı sendikalar tarafından desteklenen kampanya çerçevesinde aktivistler de Limasol’da protesto gösterileri düzenledi.
YABANCI ÜLKE GEMİLERİNİN ZİYARETLERİ ŞUBATTAN BU YANA SÜRÜYOR
Şubat 2024’te amfibi hücum gemisi USS Bataan (LHD 5) Larnaka Limanı’nı ziyaret ederken, mayıs ayında ABD donanmasına ait bir denizaltının ardından USS Arleigh Burke savaş gemisi bir süreliğine Güney Kıbrıs’a geldi.
Temmuzda Doğu Akdeniz’de görev yapan ABD 6. Filo’ya bağlı USS Arleigh Burke isimli güdümlü füze destroyeri ile USS Roosevelt gemisi Limasol Limanı’nı ziyaret etti.
KARA VE HAVA GÜCÜ YIĞINAĞI DA ARTIYOR
Güney Kıbrıs’a gelen Batılı deniz kuvvetlerinin yanı sıra kara ve hava gücü konusunda da yığınakların arttığı bildiriliyor.
İngiltere’nin adadaki egemen üslerine İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının başladığı 7 Ekim’den bu yana takviye komandolar gönderildiği ileri sürülüyor.
Havargi gazetesinin göre, İngiltere’ye ait Ağrotur Havaalanı’nda 1000’den fazla komando hazır bekletiliyor.
Rum Savunma Bakanı Vasilis Palmas, “dost ve müttefik ülkeler” olarak tanımladığı ABD, Kanada, Almanya, Fransa’nın Güney Kıbrıs’taki askeri varlığını son açıklamasıyla kabul etti.
Kanada, Almanya ve İsveç’in uçar ve yüzer kapasiteleri ile Lübnan’dan olası bir durumda vatandaşlarını tahliye etmek üzere Güney Kıbrıs’ta bulundukları belirtildi.
ABD ve İngiltere’nin Güney Kıbrıs’taki hava gücü hareketlerinin de son dönemde yoğunlukla arttığı ileri sürülüyor.
İNGİLİZ ÜSLERİNDEN KALKAN UÇAKLAR VE YENİ LOJMAN İNŞASI
İngiltere’ye ait bazı üslerin İsrail’e istihbarat ve hava desteği sağladığı iddia edilirken, nisanda da İran’ın İsrail’e saldırısı sırasında İngiltere’ye ait savaş ve erken uyarı uçakları İsrail’in savunmasında önemli rol oynadı.
İngiltere toprağı sayılan Kıbrıs’taki egemen üsler Ağrotur ve Dikelya, Yemen’de İran destekli Husilerin bombalanması sürecinde etkin olarak kullanılıyor.
Üslerdeki personel sayısının artmasından dolayı İngiltere’nin üslere yeni lojmanlar yaptığına ilişkin haberler, Rum basınında yer alıyor. İngiltere ise yeni lojmanların yenileme ve deprem riski nedeniyle inşa edildiğini savunuyor.
AMERİKAN GÜÇLERİNİN ADADAKİ ASKERİ VARLIĞI
ABD uçaklarının İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını desteklemek üzere 7 Ekim 2023’ten itibaren İngiliz üslerinden İsrail’e gizlice uçak gönderdiği de öne sürülüyor.
ABD’nin Güney Kıbrıs üzerinden İsrail’e silah desteği sağladığı iddiası ve adadaki varlığına tepki gösteren aşırı solcu ana muhalefet partisi AKEL, Amerikan güçlerinin, adada İngiliz üsleri içinde ve dışında toplanmaya devam etmesinin tehlikeleri ve endişeleri artırdığına işaret ediyor.
Geçen ay Güney Kıbrıs Savunma Bakanı Vasilis Palmas’ın yapım aşamasında olduğunu açıkladığı helikopter üssüne, ABD ordusunun “Chinook” tipi helikopterlerinin konuşlandırılacağı iddia edilmişti.
ASKERİ YIĞINAĞIN TEMEL AMACI İSRAİL’İN “HİMAYE” EDİLMESİ
Bahçeşehir Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAM) Başkanı Abdullah Ağar, konu ile ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Ağar, 7 Ekim sonrasındaki süreçte ABD, İngiltere ile Fransa’nın ve bazı müttefiklerinin savaş gemilerinin Doğu Akdeniz’de boy gösterdiğinin görüldüğünü belirterek, “Doğu Akdeniz, Kızıldeniz, Babu’l Mendep Boğazı, ardından Hint Okyanusu, Basra Körfezi ve oradaki Hürmüz Boğazı; yani bakıldığı zaman Batı, müttefikleriyle birlikte; savaşa angaje olan müttefikleriyle birlikte bütün Arap Yarımadası’nı denizlerden kuşattı.” dedi.
Buradaki temel amacın İsrail’in “himaye” edilmesi olduğunu ve bunun şu ana kadar başarıldığını söyleyen Ağar, söz konusu ülkelerin “çalışmaları gereken çok farklı savaş projeksiyonları” olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Ağar, Lübnan ile Yemen’in yanı sıra Irak ve Suriye’dekiler başta olmak üzere “İran’ın vekilleri ve İran’ın” da bir savaşa dahil olma riski olduğuna değinerek, “Bir diğer tarafıyla da kendi eksenlerinde duran müttefiklerinin kırılganlaşması ve başka eksene kaymayla ilgili ortaya çıkan riskler var.” diye konuştu.
ABD’nin bölgeye çok büyük hava, kara, deniz ve denizaltı yığınağı getirdiğine işaret eden Ağar, bölgedeki yapılanmaların “olası bütün senaryolara” hazırlık olduğu tespitinde bulundu.
Ağar, ” (Müttefikler) İnisiyatifi elinde bulundurmak için bu görev gruplarını hem savunma maksadıyla hem saldırı maksadıyla hem insani maksatla hem de kamu diplomasinin maksadıyla kullanacak.” ifadesini kullandı.
Gazze’deki durumun Yunanistan ve Güney Kıbrıs tarafından mali, askeri ve jeopolitik alanlarda “fırsat” olarak görüldüğünü de dile getiren Ağar, bu nedenle Batılı ülkelerin gemilerine, uçaklarına, askeri yığınağına alan açtıklarını sözlerine ekledi.
“KIBRIS’IN BİR ‘BARIŞ ADASI’ OLABİLMESİ BU ÜSLER BURADA BULUNDUĞU MÜDDETÇE MÜMKÜN DEĞİL”
Başkent Üniversitesi Kıbrıs Türk Tarihi Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Mehmet Balyemez, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ın birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini belirterek, “Doğu Akdeniz dediğiniz zaman Orta Doğu’yu, Türkiye’yi, Kuzey Afrika’yı, Süveyş Kanalı’nı, İsrail’i hep beraber düşündüğümüzde Kıbrıs, Doğu Akdeniz’in ileri karakolu pozisyonundadır. Dolayısıyla Doğu Akdeniz’deki gelişmeler neredeyse 200 yıldır sürekli sıcaktır.” dedi.
Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz’deki üçüncü büyük ada olduğuna, Ada’nın Orta Doğu’nun batı kıyılarına, İsrail ve Mısır’a yakınlığından dolayı öneminin arttığına işaret eden Balyemez, İngiltere’nin adadaki egemen üslerine ilişkin şunları kaydetti:
“İngiltere’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi sınırları içinde Ağrotur ve Dikelya’da iki egemen üssü bulunmakta. Bu üsler aşağı yukarı yetmiş yıldır Kıbrıs’ta var. Yani bugün için bu üsler orada kurulmuş da askeri hareketlilik varmış gibi düşünülmemesi gerekiyor. İngiltere Ada’da iki operasyonel üs kurmuştur. Bu üslerin hukuki dayanağı 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasında yer almıştır. Yani burası egemen üsler bölgesidir ve yasaması, yürütmesi, yargısı, Kıbrıs’taki hükümetlerden ayrıdır.”
Balyemez, üslerden birinin askeri harekat üssü olarak diğerinin ise istihbarat merkezli kullanıldığına da işaret ederek, İngiltere’nin İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında bu üslerden İsrail’e istihbarat desteği verdiğini ve Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın İngiliz üslerinden gelecek saldırı karşısında bu üslerin hedef olacağı tehdidini hatırlattı.
Mehmet Balyemez, “Kurulduğu andan itibaren aslında bu adadaki üsler Kıbrıs’ın güvenliği için bir tehdit. Yani Kıbrıs’ın bir ‘barış adası’ olabilmesi bu üsler burada bulunduğu müddetçe mümkün değil.” değerlendirmesini yaptı.