Ateş ve Kıvılcım

Derdim yok tasasızım, kuşlarla kardeşim bak. Bugün dünden neş’eli, yarın her günden tatlı. Bahar kokuyor her yan. Oh, ne tatlı yaşamak. Pembe Marmara

Ateş ve Kıvılcım
Abone Ol

‘Başlangıçlar hakkında konuşalım mı Şerif?’. 

‘Neden bitişler hakkında konuşmuyoruz, Güvercin? 

Yılbaşı geldi, Ada’da her yer süslendi.  

Eski yıl sona eriyor, yenisi geliyor? 

Yeni bir  başlangıç, aynı zamanda bir son…’. 

‘Bitişleri sever misin Şerif?’. 

‘Ya sen güvercin? 

Yeni başlangıçlar peşinde misin?’.  

‘Neden olmasın Şerif? 

Güvercin için, her gün yeni bir başlangıç, değil midir? 

Belki de herkes yaptığına dönüşüyordur’.  

‘Senin yaptığın şey, neydi güvercin’, diye sordu Şerif.  

Konuşmanın gidişini takip etmekte zorlanıyordu. 

Kaçmak, Şerif, canım sıkılınca hemen kaçıp giderim ben’.  

Güldü, Şerif.  

‘Belki de sorumluluk almaktan kaçıyorsundur güvercin...  

Ama unutma Güvercin, yaşam sana benzeyeni, karşına getirir, koyar. 

Kendi aynanda gördüğünün aynısını seçersin’. 

‘Söyleme böyle Şerif, söyleme’, diye sızlandı Güvercin. 

‘Bu kadar korkak, kaçak, katı ve ruhsuz olabilir miyim?’.  

‘Belki de bazen öyle olmak gerekiyordur… 

O yüzden kaçmayı seçiyor olabilirsin.  

Kaçmayı seçtiğinde, seçimlerinin sonuçlarını başkalarına atmak olanağı da doğar, güvercin’. 

‘O zaman, başkalarının seçimlerine göre yaşamak zorunda kalmaz mıyım?’.  

‘Kurban olmak ya da kendini kurbanmış gibi hissetmek, sorumluluktan kaçmanın en kolay yolu değil mi, güvercin? 

Kaçakların çoğu bu yöntemi kullanarak, kaçarak yaşarlar’. 

‘Seçim yapmayı başkalarına bırakmak, kolay bir yol mu? 

Bu nasıl bir mantık, Şerif?’. 

‘Seçim yapmayı başkalarına bırakırsan yaşamını başkalarına bırakıyorsun demektir, Güvercin.  

Yaşarken mutlu olmak, kendimizi mutlu ve özgür hissetmek en önemli sorumluluğumuzdur. 

Mutlu olduğumuzda evrenle birlikte genişler büyür ve özgürleşiriz. 

Her ilişki, kendini tanımlar, kendinden kaçsan bile, kaçak kaçak nereye kadar gidebilirsin? 

Yaşamına bir bak Güvercin.  

Sen hiç kaçak, sorumluluk almayan biri oldun mu?’.  

‘Olmadım’, diyerek boynunu büktü, Güvercin. 

‘Üstelik neyi seçmem gerektiğini de çok iyi biliyorum’.  

‘O zaman niye seçmiyorsun?’.  

‘Henüz seçim zamanım gelmedi, Şerif. 

Beklemem gerektiğini hissediyorum.  

İçimden bir ses, ‘dur bekle,’ diyor. 

‘Henüz senin zamanın gelmedi, dur bekle’.   

‘Ben de şimdilik kendimi yaşam ırmağına ve akışa bıraktım, öylece   

yaşamda süzülüyor ve bekliyorum. 

Süzülürken, elbet istediğim yere düşmeyi başaracağım, Şerif.  

Gerçekte sorun gitmek istediğim hiç bir yerin olmaması’.  

Kendi kendine güldü, Güvercin. 

‘Sana ancak bu kadarını söyleyebilirim, Şerif’. 

‘Görmüyor musun, farkında değil misin güvercin?  

Seçim yapmayı, başlangıcı ve bitişi karşı tarafa bırakıyor, sorumluluk almaktan kaçınıyorsun’, diye ısrar etti, Şerif. 

 ‘Kim bilir belki de öyledir’, diyerek düşüncelere daldı, Güvercin. 

 ‘Belki de aşktan harab olmuş yüreğimi dinlendirmek için, şimdilik böyle davranıyorumdur. Olamaz mı? 

Yani kımıldamamayı seçmiş olamaz mıyım?’.  

‘Ne diyorsun sen, Güvercin’, diye bağırdı, Şerif. 

‘Kımıldamamak, ölmek demektir. 

Hem sen, aşkın ateşi değil miydin, Güvercin?  

Ada da dinlenmek için, ölümü mü seçiyorsun, Güvercin? 

Dinlenmek için, ateşten vazgeçip, soğuk bir yaşama razı mı oluyorsun?’. 

‘Belki de sadece buzu mu seçiyorumdur Şerif.  

Çok yanıyorsan, soğuk harika gelir. 

İçinin yangınını söndürür, seni bir müddet dinlendirir, tazeler’. 

‘Yoksa seni yavaşlatarak, canından mı bezdirir’, diye inadına ısrar etti Şerif.  

‘Uzatma işte… 

Çok yanmıştım, soğukluk iyi geliyor’. 

‘Konuşmanın gittiği yerden, kaçıyor olabilir misin güvercin’, diye güldü Şerif. 

‘Belki de önümü göremediğim için yavaşlayıp, durmaya çalışıyorumdur’.  

‘Böyle yaşamak, sana hiç yakışıyor mu güvercin?’. 

‘Önümü göremeyince, durup beklemek, iyi bir çözüm değil midir?’. 

‘Belki de önünü görmüyor olmayı, seçiyorsundur Güvercin’. 

‘Belki de önümü görmemeyi seviyorumdur, Şerif’.  

‘Yeni yıla girerken, neler konuşuyoruz güvercin?’. 

‘Yeni yıla girerken, başlangıçları, bitişleri konuşmak istemedik mi?   

Bunların yerine, şimdilik aklımın sınırlarında kalmayı seçemez miyim?  

Geçmişin kalbimdeki yanıkları, sızım sızım sızlarken, hiç kımıldamadan bekleyerek, aşktan harap olmuş yüreğimi iyileştirmeye, kendimi yenilemeye çalışıyor olamaz mıyım? 

Ne dersin Şerif?  

Tüm bunları bir araya getirince, yeni başlangıçlar ve bitişler yerine seçim yapmamaya karar vermek, çok daha gerçekçi bir seçim olamaz mı?  

Üstelik bekleyerek, yaşamın ritmine ayak uydurmaya çalışırken, sınırları belli bir limanda soluklanmayı da seçmiş olabilirim’. 

 ‘Ya, yüreğin Güvercin’, dedi Şerif.  

Konuşmanın gittiği yeri, çok da takip edemiyor, körlemesine atış yapıyordu, Şerif. 

Soruya şaşırdı Güvercin. Şerife bakakaldı. Bir an kaçıp, gitmek istedi. Sevgili arkadaşına kıyamadı. Derin bir nefes aldı. 

‘İçimde çok küçük bir kıvılcım kalmıştı Şerif. 

Yüreğimde kalan küçücük kıvılcımla, şimdilik güvenli bir limana kaçarak, dinlenmeyi seçtim’. 

Güvercin kendini mi kandırıyordu yoksa beni mi, diye düşündü Şerif. 

‘Ya kalbindeki o küçük kıvılcım?’. 

Güvercin güldü.  

‘Belki de aşkın kimyası yerine, aklın kimyasını seçmek istiyorumdur Şerif. Olamaz mı?’. 

‘Olur, tabii ki olur, ama o zaman aşk ateşi olmaz’, dedi Şerif.  

‘Aklın kimyası, korka korka adım atar, çok temkinlidir, sürekli savunmayı seçer. Bu yüzden de kolay kolay yıkılmaz.  

Ama bu asla, aşk değildir, Güvercin’.  

‘Hep limanda kalınmaz, Şerif.  Hem Limanda kalsan bile, yine de dalgaların gidişine ayak uydurmak gerekir’, dedi Güvercin. 

‘Güvercin, ne yaparsan yap, ama aşkın ateşini ve ateşin peşinden koşmayı sakın unutma’. 

‘Ne yaparsak yapalım, farkı yaratan niyetimizdir’, diye yavaşça fısıldadı Güvercin. 

‘Üstelik güneş, her sabah yeniden doğuyorsa, yüreğimiz, buzu nasıl eritmez…’.