Çok büyük eserler vardır.
Başyapıttırlar.
Bir kez okuruz.
Çok etkileniriz.
Ve dönüp tekrar okuruz.
Her defasında da farklı bir keyif alırız.
Ama bunu istediğimiz için yaparız.
Mecbur kaldığımız için değil.
İşin bir de bu yönü vardır.
Elimizde sadece bir kitap vardır.
Ve başka da çaremiz yoktur.
Dönüp durup o kitabı okumak zorundayız.
Defalarca.
Bir daha ve bir daha...
İş keyif almaktan çıkar, tam bir eziyet olur.
Aynı bizim durumumuz gibi.
Ne yazık ki toplum olarak kafamızı aynı kitaba gömdük.
Giderek de gömülmekteyiz.
Aynı kitabı defalarca okuyan insanlar olarak geldiğimiz nokta ne yazık ki çok da iyi değil.
Sorunlarımızı çözmekten aciz kaldık.
Çünkü artık yeni satırlara ihtiyacımız var.
Yeni fikirler ortaya koymalı, yeni paragraflar yaratmalıyız.
Ve bu paragrafları yeni kitaplarda buluşturmalıyız.
Ezberlerimizi terk etmeliyiz..
Bizi kurtaracak yegane yol budur.
Denenmiş, kullanılmış ve tükenmiş yolları bırakalım.
Özellikle de siyasette yeni fikirlere, yeni görüşlere yer verelim.
“İlla böyle olacak” ya da “başkasının kabulü mümkün değil” takıntılarından kurtulalım.
Kendimizi hapsettiğimiz kitaptan çıkalım.
Sayfaları yırtılmış, kabı yıpranmış bu kitabı artık müzeye kaldıralım.
Farklı konularda yazmamız gereken o kadar çok kitap var ki..
Şimdi başlasak tamamına kavuşmak için yıllar gerekli..
Bunu yapabilecek kapasitemiz var.
Tek eksiğimiz bilinçlenmek.
Kafamızı soktuğumuz kumdan çıkarmalıyız.
Dünya dönüyor, hayat akıyor..
Yeni kitaplar bizi bekliyor..