Buruk bir bayramı geride bıraktık.
En başta deprem felaketinde kaybettiklerimizin acısının hala ilk günkü gibi olması buna neden oldu.
Ama bir diğer önemli neden de hayat pahalılığı oldu.
Bir kilo etin neredeyse 500 TL’ye ulaştığı bir ülkede bayram kutlanmaz, kutlanamaz.
İsteseniz de kutlayamazsınız..!
Öncelikle şunu net bir şekilde ortaya koymalıyız ki, et bir temel besindir.
Lüks tüketime girmez.
O nedenle de olaya sadece “mangal yakmak” olarak bakamayız.
Öyle baksak da aslında durum değişmez ama birileri şimdi çıkıp da işi mangala bağlayacak, biliyorum.
O yüzden altını peşin peşin çizmek ihtiyacı duydum.
Çok korkunç bir pahalılık yaşamaktayız.
Ve bu pahalılık günlük yaşantımızı da olumsuz etkilemekte.
Yani sadece bayram etkinliklerine değil, hayatımızın normal akışına da etki etmeye başladı.
Minimum standartlara bile engel teşkil etmekte.
Pahalılık bu noktaya gelmişken hükümetin bu konuda hiçbir şey yapmaması kabul edilemez.
Hiçbir şey yapılmıyor, “yapacak bir şey yok” kaderciliği halka kabul ettirilmeye çalışılıyor.
Peki hükümet ne yapabilir..?
O kadar garip bir ülke olduk ki, bir malın ya da ürünün fiyatının ucuzlaması için onu ithal ediyoruz.
Tüm dünyanın tam tersi bir durumla karşı karşıyayız.
Bir ülkede üretilen ürün başka bir ülkede üretilen muadilinden nasıl daha pahalı olabilir..?
Ya da tam tersinden sorarsak, bir başka ülkeden gelen bir ürün o ülkede üretilen muadil üründen nasıl dana ucuz olabilir..?
Mesela, domates fiyatları artıyor, ithal ediyoruz, daha ucuza geliyor.
Şimdi aynısı et için söylenmekte.
Et fiyatlarının dengelenmesi için ithal ürün lazımmış..
Anlaşılır gibi değil.
Ama kısa vadede başka da çaremiz yok gibi.
İthalat ya da başka bir yöntem ile bu fiyatlara acilen dur demek lazım.
Önce bunu yapalım.
Ardından kalıcı çözüm için üretim maliyetlerinin düşürülmesi için gerekli tedbirleri konuşuruz.
İş acil bir duruma geldi.
Vatandaşın dayanacak gücü kalmadı.
Bu nedenle bir an evvel lafı bırakıp icraat yapmalıyız.