Doğu Akdeniz Türkiye ve KKTC için neden önemlidir?

Abone Ol

Orta doğunun Avrupa’ya açılımı, önemli ölçüde Doğu Akdeniz üzerinden olmaktadır. Bu durum, bölgeyi, tarihte olduğu gibi vazgeçilmez güzergahı yapmakta ve stratejik önemini arttırmaktadır. 

Doğu Akdeniz özellikle, Orta Doğu petrol ve doğal gaz kaynaklarının Avrupa’ya taşınması için önemli bir çıkış bölgesi olmaktadır. Aynı zamanda, Avrasya’nın petrol ve doğal gaz rezervlerinin de Avrupa’ya taşınması için bir alternatif çıkış bölgesi olmaktadır.

Doğu Akdeniz’deki yeni petrol ve doğal gaz yataklarının paylaşımı, dünyanın halihazırdaki en önemli enerji-politik sorunları durumundadır. Söz konusu bu yeni rezervlerin Doğu Akdeniz’den taşınması da rezervlerle ilgili sorunlardan daha az önemli değildir. Tüm bu şartlar, Türkiye’yi yakından ilgilendirmektedir. Dünyanın, belki de başka hiç bir bölgesinde karşılaştırılamayacak ölçüde etkin ve dünyanın diğer bölgelerini de ilgilendirecek cesamette önemli gelişmeler Doğu Akdeniz bölgesinde yaşanmaktadır.

Olaylar, hızla gelişmekte, ve güvenliği etkileyen boyutlara ulaşmak eğilimi göstermektedir. Doğu Akdeniz sadece Türkiye ve KKTC için değil bölge ülkeleri ve küresel diğer güçler için de tarihsel süreçte önemini gitgide arttıran, jeopolitik ve jeostratejik konumu ile de ülkemizin geleceği açısından son derece önemli bir yere sahip deniz havzasıdır. Bunun yanında KKTC'ye ev sahipliği yapması nedeniyle barındırdığı hidrokarbon yatakları bakımından Türkiye’nin gelecek planlarını doğrudan ilgilendirmektedir.

Türkiye’nin dev bir doğalgaz ihracatçısı olması nedeniyle bu havzadaki kendi doğal kaynaklarını kullanabilmesi gelecekteki kalkınma planlarını doğrudan etkilemesi nedeniyle son derece önemlidir. Diğer taraftan Türkiye’nin bir enerji üssü olmasını sağlayacak Avrupa enerji hatlarını kontrol etmek istemesi 2023 hedeflerindendir. Bunun Türkiye’yi tartışmasız bölgesel bir güç haline getireceğini bilen Yunanistan, Mısır, GKRY ve İsrail bu enerji hattına alternatif olarak kendi planlarını yaparak Türkiye ve KKTC’yi ekarte etmeye çalışmaktadırlar. Türkiye ise Libya ile deniz yetki alanı(MEB) anlaşması yaparak bölgedeki yerini sağlamlaştırma yoluna gitmiştir.

 

Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynakları ve bölgenin deniz yetki alanları hakimiyetine yönelik nüfuz yarışması, son 10 yıldır yeni büyük doğal gaz rezervlerinin keşfi ile halen artarak devam ediyor. ABD medya kanallarında yazılan haberlerde ABD Jeoloji Araştırması kurumunun uzaydan elde edilen bilgilere göre, Akdeniz'de Kıbrıs adası etrafında, Batı Nil ve Leviathan Havzası'nda  keşfedilmeyi bekleyen 20 trilyon metreküp gaz rezervi ve 3 milyar varil petrol olduğunu tahmin ediyor ve bölgedeki tüm ülkeler hakları olduklarını düşündüklerini bu bölgede, bu yataklardan hak elde etme arayışı içindeler.


 

Bölgesel aktörlerin yanı sıra bölgeye ABD, Rusya, Fransa ve Çin’in ilgisi bilinen bir gerçektir. Bu da Doğu Akdeniz’in ne kadar önemli bir bölge olduğunu anlatmak için tek başına yeterli bir durumdur. Bu sebeple Türkiye için ulusal güvenlik meselesi haline gelmiştir. Türkiye aynı zamanda Doğu Akdeniz’i güneyden gelebilecek tehditler için bir ön savunma hattı olarak görmektedir.

Doğu Akdeniz, çok katmanlı jeopolitik görünümüne ek olarak bir de rekabet alanıdır. Devlet dışı aktörler de bu rekabeti şekillendiren önemli unsurlardır. Arap Baharı sonrasında ortaya çıkan sivil toplum hareketleri, otorite boşluğunun bulunduğu ülkelerde türeyen terör örgütleri, doğal gazın çıkarılması ve pazarlara taşınması için harekete geçen çok uluslu şirketler öne çıkan devlet dışı aktörlerdir.

 

Bu belirsiz ortamda Türkiye, zorlu bir gündemle karşı karşıyadır ve bu zorlukların başında da Ankara-Washington ilişkilerinde uzun süredir devam eden kriz gelmektedir. ABD’nin bölgede izlediği politikalar, Türkiye’nin hayati çıkarlarıyla çoğu zaman çelişmektedir. Suriye meselesi başta olmak üzere bölgesel güvenlik sorunlarında Beyaz Saray, Ankara’ya gerekli desteği sağlamamıştır. ABD’nin bölgedeki müttefikleri konumunda bulunan İsrail ve Mısır’la süren anlaşmazlıklar da dikkate alınmalıdır. Bütün bu sorunlar Türkiye’nin enerji alanında gerek bölge ülkeleriyle gerekse ABD’yle işbirliği yapmasını zorlaştırmaktadır.

 

KKTC, Doğu Akdeniz’de GKRY’nin hidrokarbon keşiflerine ilişikin faaliyetleri 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iki kurucusundan birisi olan Kıbrıs Türk Halkının, adanın doğal kaynakları ve deniz alanları üzerindeki temel hak ve çıkarlarına aykırıdır. GKRY tarafından TC ve KKTC’nin adayı işgal ettiği ve hem adada hem de hidrokarbon kaynaklarında hiçbir hakkının bulunmadığı ileri sürülmektedir. KKTC, Türkiye dışında hiçbir ülke tarafından tanınmadığı için BM’ye, KKTC adına Türkiye nota vermektedir ve buna ek olarak, KKTC’nin güvenliğini de garantör ülke sıfatı ile Türkiye sağlamaktadır. Bu bağlamda görüleceği üzere sorunun çözümü oldukça karmaşık ve zordur.

Doğu Akdeniz bölgesinin gelecek projeksiyonu, bölgenin sorunlarının şekillenmesi ve çözüme ulaşma biçimi ile ilgili olacaktır denebilir. Doğu Akdeniz bölgesinin sorunları enerji-politik olarak ele alınırsa iki grupta ele almak yerinde olacaktır. Bunlar; karasal bölge sorunları ve deniz sorunları olmaktadır.

Karasal sorunlar, öncelikle var olan ve yeni bulunan veya olası kaynak bölgelerinden hareketle boru hatlarının güzergahları ile ilgili olmaktadır. Bu bağlamda, Kuzey Irak petrollerinin Doğu Akdeniz’e bağlantıları ve öne çıkacak terminal liman veya limanlar ile bağlantı geçiş bölgeleri halihazırda en büyük stratejik çekişme alanı durumundadır. Türkiye için, enerji-politik açıdan bakıldığında, birkaç yönden durumun ele alınması gerekmektedir.

İlk olarak, Türkiye’nin petrol ve doğal gaz teminine ilişkin bağlantıları açısından durum önemlidir.

İkinci olarak, 2023 hedefleri arasında yer alan enerji terminali olma hedefi açısından, Doğu Akdeniz bağlantılı hatların nasıl olduğu ve yeni hatlar olursa hangi bölgelerden geçeceği ve Türkiye’nin önerdiği terminal liman olan Ceyhan’ın bu hatlarla bağlantısı ve durumu önemlidir.

Üçüncü olarak ise, yeni enerji kaynak bölgeleri ve ilgili hatlar ile hem kaynak ve hem de hat bölgelerinde egemen olan ve/veya olabilecek güçlerin durumu ve bunların Türkiye ile ilişkileri önem arz etmektedir.

Bu üç husus bağlamında yaşanan rekabet, Doğu Akdeniz ülkeleri ve bölgede etkin olan ve/veya etkin olmaya çalışan güçlerin çok farklı argümanları kullanmalarına neden olmaktadır. Bir başka deyişle, bugüne kadar, özellikle 20. Yüzyılın başından bu yana bu bölgede yaşanan pek çok olayların ve yaşanmakta olanların ve de yaşanacakların nedeni enerji-politik erekler ve acımasızca gerçeklenen rekabet olmaktadır.

Sonuç olarak Doğu Akdeniz’deki enerji rezervlerinin paylaşımı, birçok küresel aktörü de içine alan dünyanın en önemli enerji politik sorunlarından biri haline gelmiştir. Bu enerji rezervlerinin paylaşımı kadar dağıtımı da bir o kadar önemlidir. Türkiye her iki konuda da haklı ve avantajlı konumdadır. Bu haklılığı ve avantajı hayata geçirmek içinse bölgesel ve küresel güçlere karşı kararlılığını göstermek zorundadır. Bu nedenle bölge gitgide artabilecek bir gerilime ev sahipliği yapma durumunda kalabilir. Çünkü bölgenin dinamizmi burayı birçok bölgesel ve küresel güç için vazgeçilmez kılmıştır.