Fenerbahçe Spor kulübü yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi;
Kulübümüz, rekor katılım sağladığımız 2024 Paris Olimpiyatları sonrası yemek düzenledi.
Ülkemiz, Paris 2024 Olimpiyatları'na 101 sporcu gönderirken, bu sporcuların 27'si kulübümüzden oldu.
Olimpiyatların tamamlanmasıyla birlikte müsabakalarda ülkemizi temsil eden sporcularımız için, Başkanımız Ali Y. Koç ve Yönetim Kurulu Üyelerimizin de katılımıyla bir olimpiyat yemeği düzenlendi.
Faruk Ilgaz Tesislerimizde düzenlenen yemeğe Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Genel Sekreteri Neşe Gündoğan, Türkiye Voleybol Federasyonu Başkanı Mehmet Akif Üstündağ, Türkiye Boks Federasyonu Başkanı Eyüp Gözgeç, Türkiye Yüzme Federasyonu Başkanı Erkan Yalçın, Türkiye Kürek Federasyonu Başkanı Erhan Ertürk, Türkiye Yelken Federasyonu Başkanı Özlem Akdurak, Türkiye Atletizm Federasyonu Başkanı Fatih Çintimar ve sponsorlarımızdan Tüpraş A.Ş. Genel Müdürü İbrahim Yelmenoğlu, Doğuş Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Gür Çağdaş ve Opet Mali İşler Genel Müdür Yardımcısı Didem Kaman ile Şube Sorumlularımız katıldı.
Olimpiyatlara katılan sporcularımız için hazırlanan ve ‘Sizinle Gurur Duyuyoruz’ başlığıyla yayınlanan video gösteriminin ardından Türkiye Milli Olimpiyat Genel Sekreteri Neşe Gündoğan kürsüye geldi.
TÜRKİYE MİLLİ OLİMPİYAT KOMİTESİ GENEL SEKRETERİ NEŞE GÜNDOĞAN: FENERBAHÇE TÜRK SPORUNUN KÖKLÜ TEMSİLCİSİ
Kulübümüzün Türk sporuna yaptığı destekten övgüyle bahseden Gündoğan, “Paris 2024 Olimpiyat Oyunlarına en fazla sporcu gönderen Fenerbahçe Spor Kulübü’nün başarısını kutladığımız bu etkinlikte Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi olarak yer almaktan büyük memnuniyet duyuyorum. 101 sporcu ile olimpiyatlara katılan Team Türkiye’nin 4/1’inden fazlası Fenerbahçeli sporculardan, kafilemizin %53’ünü oluşturan kadın sporcularımızın %35’i de Fenerbahçeli kadın sporcularımızdan oluştu. Bu başarı Türk sporu ve Fenerbahçe camiası için büyük bir gurur kaynağıdır. Fenerbahçe Spor Kulübü geçmiş olimpiyatlarda da gösterdiği üstün performansınla Türk sporunun köklü temsilcisi olmuştur. 1948 Londra Olimpiyat Oyunlarında ülkemize güreş dışındaki ilk olimpiyat madalyamızı üç adım atlamada kazandıran Ruhi Sarıalp ile başlayarak Türk sporunun olimpik spor dallarında gelişmesine büyük emek veren Fenerbahçe Spor Kulübü ülkemize en fazla olimpiyat madalya kazandıran spor kulüpleri arasında yer almaktadır. Bu başarıların ardında kulübün yatırım yapması yatmaktadır. Fenerbahçe yönetimini içtenlikle kutluyorum. Spor kulüplerimiz Türk sporunun en önemli paydaşlarıdır. TMOK olarak kulüplerimizi ve federasyonlarımızı her zaman desteklemeye devam edeceğimizi belirtirim. Diğer kulüplerimize de örnek teşkil eden Fenerbahçe Spor Kulübü’nü, değerli sporcularımızı ve sizin gelişiminizde büyük payı olan antrenör ve teknik ekipleri bir kez daha kutluyorum. Başarılarınız daim olsun. Los Angeles’ta başarılar diliyorum.” dedi.
BAŞKANIMIZ ALİ Y. KOÇ: HEPİNİZLE GURUR DUYUYORUZ
Ardından kürsüye Başkanımız Ali Y. Koç, “Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Genel Sekreteri Sayın Neşe Gündoğan’a bizleri güzel tarif ettiği için ama daha önemlisi de her zaman yanımızda olduğunuz için teşekkür ediyorum.
Kıymetli Federasyon Başkanlarımız, Değerli sponsorlarımız sizlerin sayesinde başarılarımız geliyor. Tüpraş, Doğuş ve Opet yetkilileri, Olimpik Şubeler Koordinatörümüz Fikret Çetinkaya, Şube Sorumlularımız, Fenerbahçemizin kıymetli sporcuları, teknik ekiplerimiz… Hepinizi sevgiyle ve saygıyla kucaklıyorum.
Evet, demin de ifade edildiği gibi biz kendimize yıllar önce bir misyon belirledik, bu misyonumuzun da üstüne koyarak devam ettirdiğimizi düşünüyoruz. Oda dünyanın en büyük spor kulübü olma misyonu.
Bunun en güzel işaretlerinden birisi de ülkemizin olimpiyatlara katılacak kafileye sağladığı sporcular.
7 branşta, 27 sporcumuz katıldı. Onlarla ve tüm kafilemizle gurur duyduk. Tüm maçlarını büyük bir heyecanla takip ettik.
Bizim bir tane amacımız var; faaliyet gösterdiğimiz her alanda tepeyi hedeflemek ve bu 9 branşta bugüne kadar aldığımız madalyalar, kupalar ve yüzlerce kırılan rekorlar bu emeklerin karşılığıdır. Bu yolda inşallah gücümüz yettiğince devam edeceğiz.
Kulübümüz kurulduğu günden bugüne, Cumhuriyetimizin hedefleri, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün prensipleri doğrultusunda, ülkesinin değerlerini sahiplenen, zeki, çevik ve ahlaklı sporcular yetiştirmeyi kendisine görev edinmiştir. İnşallah ilelebet bu devam edecektir.
Avrupa’ya gittiğim zaman; Avrupa Kulüpler Birliği toplantılarında, Avrupa’nın en saygın kulüpleri, başkanları, CEO’ları hep sorarlar ‘Siz de neden bu kadar çok branş var?’ Aslında biz de bu kadar branş olmasının bir nedeni var. Atamızın, Fenerbahçe’ye, Beşiktaş’a ve Galatasaray’a biçtiği bir görev var. Bu genç Cumhuriyette sporun yayılmasına öncülük etmemizdi. O yüzdendir bir asır sonra bu kulüplerimiz futbol dışında birçok branşta ülkemize hizmet etmektedir. Bizler de yaşadığımız tüm zorluklara rağmen özellikle finansal zorluklara rağmen bu vazifemizi ve vizyonumuzu son derece önemsiyoruz; kulübümüzün misyonu yapıyoruz, çalışmalarımızı her daim geliştirmeye devam ediyoruz. En sancılı 3 Temmuz sürecinde bile Fenerbahçe hiçbir zaman amatör şubelerde küçülmeyi aklının ucundan dahi geçirmemiştir. Dediğim gibi ilelebet ‘Dünyanın en büyük spor kulübü olma vizyonumuz üstüne koyarak devam eder, ülkemizin bayrağını uluslararası arenalarda en yükseklerde taşımaya devam ederiz.
Hepinizle gurur duyuyoruz. Sonuç ne olursa olsun, olimpiyatlara katılmak bir sporcu için en önemli şeref madalyasıdır. Üstüne madalya aldınız zaman da ona pastanın çileği diyebiliriz. Ülke olarak hiç başarılı olmadığımız branşlarda madalyalar almaya başladık. Başarı olduğumuz alanlarda ise başarıları gösteremedik ama ben inanıyorum ki 2028 Paris Olimpiyatlarını tohumlarını 2024 Paris’te hep beraber attık.
Gururumuz olan sporcularımız neler yaptılar bakalım;
Boksörümüz Buse Naz Çakıroğlu, 2020 Tokyo ve 2024 Paris olimpiyatlarında üst üste Final oynayıp gümüş madalya kazanan ilk kadın boksör olarak Türk Boks tarihine geçti. Kendisine demiştim ki; ‘Maçtan sonra her şekilde ağlayacaksın, gümüş madalya alırsan üzüntüden, altın alırsan sevinçten inşallah sevinçten ağlarsın’ demiştim ama nasip olmadı. Allah’ın hakkı üçtür derler 2028’de boks takvimde olacaksa ben bu altın madalyanın geleceğine inanıyorum.
Bu sene ilk kez Olimpiyatlara katılan boksörümüz Hatice Akbaş ise gümüş madalya kazanarak Kulübümüze ve ülkemize büyük bir heyecan ve gurur yaşattı. Onun da yaşı son derece müsait, ondan da 2028’de beklentilerimiz büyük.
En çok iki kişiye üzüldüm biri Busenaz Sürmeneli diğeri de Mete Gazoz’du. Busenaz’dan bahsedeyim. Sakın moralini bozma detaya girmeden ne şartlarda madalyaya ulaşamadığını hepimiz biliyoruz. Bilmem kaç turnuvada diskalifiye olan bir kişi ne yazık ki bize göre haksız sebeplerle karşına çıktı ve madalya beklentini olumsuz bir şekilde etkiledi. Allah her daim yolunu açık etsin. Seninle daha çok büyük başarılara imza atacağız.
Bugün burada bir sürpriz misafirimiz var. Balıkesir Büyükşehir Belediyespor sporcusu hem de bizim eski sporcumuz Esra Yıldız seni de canı gönülden tebrik ediyorum.
Kuzey Tunçelli diye bir genç çocuk girdi hayatımıza. Yaşı, tipi o havuzda gördüklerimize hiç benzemiyor ama neler yaptığını hep beraber gördük. Daha yaşı 16, ona ayrı bir parantez açmamız lazım. Kuzey, bu gencecik yaşında, Olimpiyat tarihimizde yüzme branşında ilk defa Finale yükselen sporcumuz olmuş, ayrıca 1500m serbest finalinde Gençler Dünya rekorunu bir kez daha kırarak olimpiyat beşincisi olarak madalyayı ucundan kaçırdı.
Yüzme branşında bir ilki daha gerçekleştirdik. 4x200 metre bayrak yarışında kulübümüzün üç sporcusu, Gizem Güvenç, Ecem Dönmez ve Zehra Duru Bilgin’in olduğu milli takımımız ilk defa olimpiyatlarda kota alarak ülkemizi temsil etmişlerdir.
Atletizm şubemizin değerli sporcusu Ersu Şaşma, kendine has bir sporcumuz. Her atladığında kendine yaptığın o işaret senin markan haline geldi. 2020 Tokyo'da 10. olarak tamamladığı olimpiyat serüvenini, ikinci olimpiyatı olan Paris'te Olimpiyat beşincisi olarak tamamlamıştır, madalyayı çok az bir farkla kaçırmıştır. 2028’de madalya kazanacağına yürekten inanıyoruz.
Atletizmde Alperen Acet, Erkeklerde Yüksek atlama branşında kota alan ilk Türk atleti olarak olimpiyatlara katılma başarısı gösterdi. Bu başarısını geliştireceğine ve bizleri finallerde temsil edeceğine inancımız tamdır.
Voleybol Milli Takımımız, yaşamadıkları şanssızlık kalmadı. Öncelikle şunu söyleyeyim; çok yoğun, ağır ve bütün spor branşları arasında en yoğun spor kadın voleybolcularımızın. Onların tatilleri vardı ve tatillerinizi bozmak istemedik burada değiller. Voleybol Federasyon Başkanımız burada. Her zaman geliyor sağ olsun. Size canı gönülden kutluyorum. İlk defa kadın voleybolda finallere kaldık, dördüncü olduk. Altın bekliyorduk ama yaşadığımız sakatlıklar, dedikodular, üstlerinde oluşturulan baskı bir de garip maç saatleri performansları etkiledi mi? Etkiledi. Ama buna rağmen finallere kaldık ve bronzu ucundan kaçırdık, dördüncü olduk. Ama sizlerin bizlere bugüne kadar yaşatmış olduğunuz başarıların haddi hesabı yok. Sporcularımızı, bütün takımımızı… Eda Erdem, Melisa Vargas, Gizem Örge, Meliha Diken ve Aslı Kalaç’a huzurlarınızda canı gönülden kutluyorum.
Yelken şubemiz, ülkemizin olimpiyatlara gönderdiği 8 sporcunun 7’sinin adresi olmuştur. Ama buraya giderken gerek başkan gerek Selma Hanım, bizim asıl hedefimiz 2028 demişlerdir. O yüzden 2028’de sizden beklentimiz bu seferkinden daha fazla olduğunu ifade edeyim.
Kürek Şubemizden bir kadın sporcumuz, sevgili Elis Özbay, olimpiyat tarihimizde ilk defa kota alma başarısı yaşamıştır. Elis, inşallah önümüzdeki olimpiyatlarda da ülkemizi başarıyla temsil edecek.
Masa tenisi sporcumuz Sibel Altınkaya, bir Türk genci olarak geçmişte Çin asıllı sporcumuz Melek Hu’dan sonra masa tenisinde ilk olimpiyat kotamızı aldı. Bu önemli başarısı için onu kutluyorum. Kulüp olarak bu branşımıza önemli altyapı yatırımları yapıyoruz inşallah oradan ülkemizi temsil edecek çok iyi sporcularımız gelecek.
Burada hepimiz aynı noktadayız diye düşünüyorum; önemli olan madalyalar almak değil, bu ülkeyi temsil etmek ve bu bayrağı taşımaktır. Bizim için her şeyden önce o gelir. Dereceler, başarılar gelip geçer belki ama ülkemizi temsil etmenin, kilometrelerce uzakta bayrağımızı dalgalandırmanın gururu bir ömür sürer.
Kıymetli sporcularımız, bize bu gururu yaşattığınız için size ne kadar teşekkür etsem az. Fenerbahçe Spor Kulübü olarak her zaman yanınızdayız. Bu yolda, Kulübümüzün ve sporcularımızın yanındaki en önemli desteklerden biri de yeri gelip günlerce çocuklarını görmeyen, yeri geldiğinde üzüntülerine ortak olup sevinçlerine umut olan, kalbi, ruhu her zaman onların yanında olan sporcularımızın kıymetli aileleridir. Bize göre en büyük madalyayı onlar hak etmiştir.
Onlara da çok büyük bir teşekkür ve minnet borcumuz var. Evlatlarını bugünlere getirmek için verdikleri mücadele, bu mücadelenin ardında ne hikayeler gizlidir ama eminim ki evlatlarının başarılarını gördükleri an bütün yorgunluklarını, yaşadıkları bütün zorlukları unutmuşlardır.
Ülkemizi ve bizleri gururlandıran bu pırıl pırıl gençleri yetiştirdiğiniz, bizlere kazandırdığınız için sizlere ne kadar teşekkür etsek az. Sporcularımızın her an yanında olan, bu başarılarda büyük emekleri olan tüm hocalarımıza, teknik kadrolarımıza da ayrı ayrı çok teşekkür ediyorum, emeklerinize minnettarız.
Burada özel bir teşekkürü hak eden yegâne insanlardan biri, efsane yöneticimiz ve Amatör Şubeler Koordinatörümüz Sayın Fikret Çetinkaya. Ona da tüm çalışmaları ve emekleri için teşekkür ediyorum.
Tabii ekonomik zorluklardan bahsettim. Hem ülkemizde hem büyük kulüplerde istisnasız her kulüpte ama özellikle büyük kulüpler de ciddi finansal sorunlar var. Bu koşullara bir de ülkenin ekonomik koşulları eklenince bu gemiyi yüzdürmek hiç de kolay olmuyor. Dolayısıyla sponsorlarımız olmasaydı ben bugün karşınıza çıkıp olimpiyat komitesine 27 adet sporcu yolladık, kafilenin şu kadarını temsil ettik, son 3 olimpiyatlara en çok sporcu yollayan kulüp olamazdık.
Kürek, yüzme, atletizm, masa tenisi ve boks şubelerimize bugüne kadar olimpik şubelerimize sağladıkları en kapsamlı sponsorluk desteği için Tüpraş’a, İbrahim Bey’in huzurunda teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Yelken şubemize olağanüstü destekleri için sadece maddi değil manevi desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Doğuş Grubu’na teşekkür etmek istiyorum. Voleybol şubemize verdikleri destek için Opet’e, ayrıca tüm branşlarımızda sağlık sponsorumuz olan Acıbadem Grubu’na, sporcularımızla beraber yürüdüğümüz bu yolda bizimle birlikte olan, desteklerini esirgemeyen tüm sponsorlarımıza sizlerin huzurunda da bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’ne de teşekkür ederiz. Olimpiyatlar boyunca sporcularımızın yanı başında oldular, onları hiç yalnız bırakmadılar.
Bugünkü bu yemek, bu birliktelik, bundan sonrası için de umarım sporcularımıza, tüm amatör branşlarımıza ve en önemlisi Türk sporunun tüm paydaşlarına başarı ve şans getirir.
Hepinize çalışmalarınızdan dolayı çok teşekkür ediyorum. Ama olimpiyatlar bitti çalışmak ve durmak yok. Daha çok çalışmamız lazım, yapacak çok şeyimiz var. Evet, bizler ilerliyoruz ama rekabet ettiğimiz ülkelerde bizden daha hızlı ilerlerse onların arkasında kalıyoruz demektir. Devletimiz spora önem veriyor, fiziksel yatırımları tesisleri yapıyor, federasyonlara bütçeler ayırıyor. Topyekûn 2028 Los Angeles Olimpiyatları’na odaklanmamız lazım. Eminim dinleneceksiniz biraz ondan sonra hep beraber çalışacağız. Hepinizi canı gönülden kutluyorum. Sadece camiam adına değil, Türk halkı adına bütün emekleriniz için teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun.
Şimdi biraz evvel size anlattıklarım Fenerbahçe’nin Türk sporu ve gençler adına yaptıkları çok küçük bir kesiti. Fenerbahçe için kuruluşundan bugüne ülkesi ve milleti adına yaptıkları saymakla bitmez, anlatmakla tükenmez. Hem sportif anlamda hem de ülke menfaatleri açısından. Fenerbahçe Spor Kulübü, milli duruşuyla tartışmasız örnek bir kulüptür. Bu ülkeye hizmet etmenin sınırı yoktur. Bu ülke için çalışırken bezmekte yoktur. Bu bizim ilkemiz, anlayışımız ve çalışma prensibimizdir. Herkesin de bunu bilmesini rica ediyorum. Biraz önce söylediğim gibi kulüpler çok zor şartlarda döndürmeye çalışıyorlar, çok fazla destek alıyor muyuz? Alamıyoruz. İyi ki sponsorlarımız var. Ama o veya bu şekilde şartlar neyi oluşturuşa oluştursun biz bu alanlarda çalışmaya, yatırım yapmaya, büyümeye ve başarılar getirmeye devam edeceğiz. İnşallah ektiğimiz tohumların meyvelerini, karşılığını alırız. Her zaman sizlerle gurur duyduk. Sizler de bu kulübün bir mensubu olmaktan sadece sportif anlamda değil ilkesel ve değerler anlamında gurur duyuyorsunuzdur.
İZMİR’DE YAŞANAN FUTBOL TERÖRÜ HAKKINDA
Burası yeri değil ama biraz da Fenerbahçe ile uğraşanlarla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Hafta sonu talihsiz olaylar yaşandı. Fakat gazetelerde, bazı malum mecralarda gördüklerimiz ve okuduklarımız sanki Fenerbahçe suçlu, Fenerbahçe tahrik etti, provoke etti ve bu olaylar oldu diye yansıtılmaya çalışılıyor. Neredeyse suçlunun meşru ve haklı olduğu ortam yaratılıyor.
Bir kere Fenerbahçe’ye bu zulmü yaşatmaya devam etmeyin. Şampiyonluklarımızın çalınmasına alıştık, suçlu gösterilmeye alıştık, 17 Mart’ta futbolcularımız linç ediliyordu, yok efendim biz provoke etmişiz. Ben fiili saldırıya uğruyorum. ‘Yok efendim, ben niye sahadaymışım.’ Otobüsümüz kurşunlanıyor. Hala faili meçhul. Biz alıştık, artık norm haline geldi. Saha içinde, saha dışında haksızlıklar. Devletimizin bize bakış açısı, bize yaşatılan zulüm. Artık sizlerin karar vermesi lazım. Bu ülkeye hiç fayda sağlayan tutum değil.
Cumartesi akşamına gelelim. Niye olaylar yaşandı ve bir kere ben niye sahaya indim. Aynı 3 Temmuz sürecinde taraftarlarımız bir deplasman maçına gittiği zaman yaşatılanların birebir aynısı bize İzmir’de yaşatıldı. Daha sahaya gelmedik, stadyumun dışındayız. Polislerin önünde formalar alındı. Formalarımız yakıldı. Hiç işlem yok.
Benim oraya inme sebebim; maçta 2-0 galibiz. Her şey bizim istediğimiz gibi gidiyor, niye tahrik edelim? Ben tahrik etsem sahaya mı inmem lazım. Protokol tribününden de tahrik ederim. Tahrik etmek için de hiçbir sebep yok. Taraftarlarımız kan ağlıyor. 2-0 öndeyiz, taraftarlarımız ‘bize sahip çıkın’ diye bağırıyor. Yöneticilerim telefonla konuşuyor. Maç bitmiş hala otobüslerde dışarıda taraftarlarımız bekliyor. Aramızda görev bölümü yaptık. Üç yöneticimiz stadın dışından otobüslerin bulunduğu yere gitti. Ben ve Burak bey, başkanın ne is var diyebilirler ama ikimizde akreditasyon kartı var. Devre arasında polisle bizim taraftarlarımız arasında müthiş bir münakaşa, tribünlerle sahadaki polis arasında tatsız olaylar vardı. Olayları biraz yatıştırmak, taraftarlarımızı tribüne almak için refleks gösterdik. Evet bazı talimatlara aykırı hareketler yapmak zorundaydık, mesela T alanından geçme gibi. Buna mecburduk. Cezasını bilerek, riskini alarak yapmak zorundaydık. Çünkü orada başka olaylarla sebebiyet verilmesini istemedik. Ne oldu, tahliye kapıları açıldı. Taraftarlarımız içeri alındı. Hiç olmazsa maçın kalan 40 dakikasını izlediler. Biz sahaya indiğimizde daha maç başlamamıştı. Stadın fiziki konumundan dolayı sahaya inebilmemiz 10 dakika sürdü. Stadın dışına çıkardılar, otobüslerin arkasından, başka kapıdan, asansörler, merdivenler vsvs. Girdik ve işimizi hallettiğimizde maalesef maç başlamıştı. Tabii ki maç oynanırken sahada olma gibi bir sebebimiz yoktu ama bizim taraftarlarımız niye zulüm yaşadı? Taraftarlar Buca ve Bornova’da toplanıyorlar. Bir kısım İstanbul’dan gelen, bir kısım İzmir. Emniyetteki bazı mensuplar da İzmir’den gelenleri bir an evvel stada sokalım, sonrada İstanbul’dan gelenleri Buca’dan getirelim. Amir diyor ki ‘Hayır.’ Hepsini beraber götüreceğiz. Bizim taraftarlarımız stada 21.30’da varıyorlar. Birçoğunu saat 22.00’ye kadar otobüste tutuyorlar. Biber gazı sadece taraftarlarımıza değil, olaya müdahale olan yöneticilerimizin gözleri kıpkırmızı. Biber gazı yiyorlar. Aynen FETÖ zamanında yaşadıklarımız bunlar. Emniyet taraftarları neden bekletti ve daha önce stada neden getirmedi? Önce bize dendi ki ‘Sizin taraftarlarınız geç geldi.’ İnceledik ve öyle olmadığını gördük. Olaylar sakinleşti. Biz dönerken hepinizin bildiği malum olay yaşandı. Futbolda stat olayları vardır, bunu bir yere koyalım ama bizim kabul etmediğimiz, kabul etmeyeceğimiz ve sonuna kadar üstüne gideceğimiz olay orada emniyetimizin tutumudur.
Emniyet kimdir, devlettir. Devlet onu yapmadığı zaman işte o zaman kaotik ortam oluşur. Bu kişiyi yaka paça aldılar ve sonra içeride az önce bahsettiğim Emniyet Müdürü görüntüleri biz de var. Kelepçeleri çıkarıyor, arkadaşı bırakıyor. Arkadaş tişörtünü değiştiriyor ve maçın geri kalanını locada izliyor. Şu an kimle izlediğini size söylemeyeceğim. O da sizi hayret ettirecektir. Biz, tabii bunları bilmiyoruz. Maç bitiyor, biz diyoruz ki hukuki işlemleri İstanbul’dan yapacağız. ‘Adamı ne yaptınız, gözaltına aldık. İşlem yaptık’ diyor. Bu sefer ki Spor Şube Müdürü. Ondan da şikayetçi oldum. Evrak istiyoruz, avukatımıza ‘savcıdan isteyin’ diyorlar.
Biz 40 küsur maç yapıyoruz. 20-25 deplasmana gidiyoruz. Bir stat da olay olduğu zaman stat da işlem yapılır. İstisnasız her stat da böyledir. Bu arkadaşı ne gözaltına almışlar, ne de hiçbir işlem yapmışlar. Devleti temsil eden Spor Şube Müdürü gözümüzün içine bakıp yalan söylüyor. ‘İşlem yaptık, göz altına aldık’ diyor. Biz gözaltına alındığını zannediyoruz, stattan ayrılırken adamı sahada görüyoruz. Geri dönüyoruz. Hani gözaltına almıştın?’ ‘Bu esnaf kaçacak göçecek yeri yok. Sonra gözaltına alacağız.’ Sen bize gözaltına aldım, işlem yaptın demedin mi? Evrakı savcıdan al demedin mi? Dolayısıyla biz kafile olarak geri dönüyoruz. Nezarethaneye iniyoruz. Ne bir işlem yapılmış, ne orada biri var. Sonra bir gazeteci sorumluluk ve gazeteci refleksi ile bu kişiyi takip ediyor. Ve bu kişi garajdan polislere tokalaşarak arabaya binip, stattan ayrılıyor. Bu başka bir takıma yapılsaydı böyle mi ele alacaktınız. Birileri size bunu bırakın diye talimat mı verdi? Bunun cevaplarını öyle ya da böyle alacağız. Bizim elimizde çok kuvvetli belgeler ve bilgiler var. Bu işten bıkmış insanlar da var. Bu işe son demek isteyenlerde var. Sağ olsun spor kamuoyu bugün değişmiş. ‘Yok efendim, Ali Koç niye inmiş? Ali Koç niye böyle yapmış? Vs. vs’
Yelken Federasyonu Başkanımız burada. Kendisi benimle yan locada oturuyordu. Maç başladığından devre arasına kadar her hakem düdüğünde tacize uğradık. Ağır ifadelerle hakaretler yedik. Sesimizi çıkarmadık. Gol attık, tatsızlık olmasın diye sevinmedik. Devre arasında oradaki polis memuruna gittim ve dedim ki niye bir şey yapmıyorsunuz? Olanları bitenleri görüyorsun? Bizi taciz edenlerle tükürük mesafesindeyiz. Özlem hanım görmüş, görüntülerden rahatsız olmuş ve kendi içeri girmiş. ‘Kusura bakmayın haklısınız ama tek kişiyim’ dedi. Protokolde bir tane polis memuru vardı.
Devlet orada yok ev sahibi takıma sempatik gözükeceğim, yöneticilere sempatik gözükeceğim, ilişkilerimiz var. Öyle şey olmaz ve iş bu noktalara gelir. O yüzden biz hem kişiden, zaten kişinin suç dosyası o kadar kabarık ki öyle bir insana nasıl akreditasyon veriliyor. Öyle bir insan nasıl taraftar sorumlu yönetici rolü veriliyor. Olacak iş değil ve ilgili emniyet mensuplarıyla ilgili de suç duyurusunu yaptık. Yapmaya da devam edeceğiz. Durum bundan ibaret.
Niye ben bunu böyle bir güzel günde sizin vaktinizi alarak paylaşıyorum. Bir, gerçekler biraz daha ortaya çıksın diye. Hatırlıyorsunuz Riyad meselesini nasıl bize bağlamışlardı. Hala gerçekler ortaya çıkmadı ama burada gerçekler ortaya çıkacak.
İçişleri Bakanımızı ziyaret ettik. Sağ olsun. O da son derece hassas ve duyarlı. Konuya müfettişler atanmış. Zaten müfettişler doğru bir şekilde konuyu incelerse bizim gösterdiğimiz görüntülerin kameralarına bakarsa, bizim söylediklerimizden konuyu araştırırlarsa işin ne olduğu net bir şekilde ortaya çıkacaktır.
Trabzon’da yaşadıklarımızdan sonra burada yaşananlarda da hiçbir şey olmamış gibi davranılacaksa o zaman çok büyük sıkıntı var. Sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. İyi ki varsınız. İyi ki bizim sporcularımızsınız. Allah her daim yolunuzu açık etsin. Şansınız bol olsun. Bize yaşattığınız gururlardan dolayı da Allah sizden razı olsun. Sağ olun, var olun”
Organizasyon Başkanımız Ali Y. Koç ve Yönetim Kurulu Üyelerimiz tarafından sponsorlarımıza, Federasyon başkanlarına, şube sorumlularımıza ve sporcularımıza verilen plaketlerle sona erdi.