İKİ DEVLET BİR İRADE

Abone Ol

29 Ekim’de Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum gününü (99 gururlu yıl) coşkuyla ve heyecanla kutladık.

84 milyonluk Türk Ulusu’nun Ulu Önder Atatürk’ün önderliğinde zorlu bir tarih mücadelesinden geçerek, onurlu bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti ile taçlandırılan bir devlet kurulmuştur.

Şimdi de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin doğum gününü (39. yıl) etkinlikler ile coşku içerisinde kutluyoruz.

İki devlet arasında 60 yıl fark, kıdem ve tecrübe farkı vardır.

Bu fark rakamsal bazdan ibarettir.

Tarih, kültür, siyasi ve sosyal bakımdan ortak yönlerimiz çoktur.

Emel, fikir ve gayret birliği içerisinde olmak, her yönden Türkiye’den destek ve güç almak ve kendi ayakları üzerinde durmayı başaracak seviyeye gelmek, KKTC için temel amaçtır.

Bu temel amacı gerçekleştirmek için yapılması gereken ev ödevleri de oldukça çoktur.

Burada hangi fonksiyonları ve hangi hususları yerine getirmek gerektiği üzerinde durmayacağım.

Belki başka bir zaman diliminde ehil kişilerce konusunda uzman personel tarafından anılan konuyu irdelemek daha doğru olacaktır.

Burada esas üzerinde durulacak konu, organizasyon teorileri ve şemalarında en üst düzeyde yer alan devlet kurma – devlet ihdas etme projesinin hayata geçirilmesindeki izlenen yol ve yöntemlerdir.

Neler yapılmıştır, hangi aşamalardan nasıl geçilmiştir konusu ile eş zamanlı olarak devlete ve kuruluşuna, kurumlarına olan inanç, azim, irade ve kararlılıktır.

İnanç ve azim kollektif olarak varsa, doğal olarak azim ve kararlılık da makro seviyede milliyetçilik anlayışı içerisinde tezahür edecektir. 

Gerek Türkiye Cumhuriyeti gerekse Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne uzanan süreçte en önemli unsur, millet iradesi ve onu organize eden, doğru yönlendiren liderlik sistemi, yani yönetim mekanizmalarında yer alan yönetici şahsiyetler olmuştur.

Adeta, “inandılar-döğüştüler-bayraklaştılar-devletleştirdiler” sloganı ile hareket etmişler ve yaşam tarzı haline getirmişlerdir.

Bağımsızlık ve özgürlük için toprağa düşen kahramanları da burada rahmet ve saygı ile anıyorum.

Onlar yaşatmak için yaşamlarından bir an bile tereddüt etmeden vaz geçmişlerdir.

Hepsinden Allah razı olsun.

Doktor Küçük’ü ve Denktaş’ı saygı ile anıyorum.

Gelinen aşamada ve tarihi süreç içerisinde bugünlere nasıl ve ne şekilde gelindiği, kurulan devletin önemi ve devamlılığı hususunda genç nesilleri aydınlatmalı ve emanete sahip çıkmaları; aile, eğitim yuvaları ve sosyal hayat içerisinde mutlaka sağlanmalı ve garanti altına alınmalıdır.

Daha güçlü yarınlara, daha emin adımlar ile ilerlemeye devam etmeliyiz.

Her zamankinden daha çok çalışmalı ve daha uyanık olmak zorundayız.

Saygılarımla…