Bir süredir belediyeleri tartışıyoruz.
Daha doğrusu belediye sayısını.
Rakamlar havada uçuşmakta.
Belediye emekçisi bir babanın oğlu olarak, belediyeler konusunda yaşanan tartışmaları bir başka gözle takip etmekteyim.
Uzun yıllar öncesinin Girne’sinde, Ziya Rızkı’yı hatırlayan birisi olarak yazmaktayım bu satırları.
O zamanlarda işler çok yolunda değildi.
Çalışanlar haklarını alabilmek için zaman zaman eyleme başvurmaktaydılar.
Aradan neredeyse 50 yıl geçti.
Benim tüm ömrüm yani.
Ne yazık ki değişen bir şey olmadı.
Hala belediye sorunu var bu ülkede.
Peki belediye var mı..?
Temel soru bence bu olmalı.
Önce bu sorunun yanıtını bulup, yola öyle devam etmeliyiz.
Benim yanıtım, hayır olur.
Bir çok kişi belki de benimle aynı fikirdedir.
Ama farklı nedenler ve farklı kriterlerle.
Çünkü herkesin belediyeden beklentisi farklıdır.
Kimimiz sadece çöp toplanmasına razıyken, kimimiz daha güzel yollar ve kaldırımlar isteriz.
Sosyal etkinlik ve kültürel faaliyet bekleyen de fazladır.
Ama en büyük beklenti ise istihdamdır.
Belediyeler ne yazık ki yıllardır siyasi amaçlı istihdam merkezleri olarak görüldü.
Her parti, her iktidar başkanı kendisinden olan belediyenin bir oy deposuna dönüşmesini istemiştir.
Ve bunun için de çalışılmıştır.
Sonuçta belediyelerin maruz kaldığı aşırı istihdam tüm dengeleri bozmuş, mali yapıyı yerle bir etmiştir.
Yıllar boyunca şikayet etmemize rağmen sürdürdüğümüz bu yapıyı en sonunda değiştirmeye karar verip adım atmamız olumludur.
Ama yola çıkışımız ve yolda yaptıklarımız tartışma götürür.
Buradan kasıt dün açıklanan yeni belediye sayısı değildir, kimse yanlışa düşmesin.
Benim için ülkede kaç tane belediye olduğu, olacağı çok da önemli değildir.
Beni alacağım hizmet ilgilendirir.
Keşke belediyelerimizi mali yapıları çökmeden ele alsaydık.
Ama yapmadık.
Tek kriterimiz para olunca işler çok da yolunda gitmiyor.
Makina tekliyor.
Bugün hala tek özelliği maaş ödeyebilme olan belediyeleri başarılı olarak adlandıranlar var aramızda.
Bu kadar büyük bir yanılgı nasıl olur anlaşılır değil.
Yanılgıda direnmek de cabası.
Aynı yerde dönüp dolaşıyoruz.
Sorunların etrafında dolaşmaktan yorulduk, bitap düştük.
Biz etrafında döndükçe sorunlar da büyümekte.
Artık üzerimize yıkılmaya bile başladı.
Büyük yıkım yakında.
Eğer sorunlarımızı çözmezsek altında kalacağız.
Ve ezileceğiz.