Özgürlüğe Açılan Kapı

Abone Ol

Her sabah acemi başlarım, yeniden
acıya ve Aşk’a, Hayat’a ve şiire.

Fikret Demirağ

Ertesi sabah uçuş sonrası, yine özgürlük hakkında konuşmaya başlamışlardı.

‘Her seçim, bir özgürleştirme yoludur, Güvercin.  Seçerken, diğer seçimleri bırakmış oluruz. Bu yüzden her seçim, bir terkediştir aynı zamanda…’.

‘Yoksa özgürleşme mi demek istiyorsun Şerif?’.

‘Özgürlük, özgürlük diyorsun da, hangi özgürlükten bahsediyorsun Güvercin?’.

‘Dün yaptığımız konuşma da, ‘hayır demek, özgürlüğe açılan kapıdır’, demiştin Şerif. Aklıma takıldı kaldı.

Ne demek istemiştin?’.

‘Hayır demek, mevcut şartlardan özgürleştirmez mi Güvercin?

Niçin yaşıyoruz? Yaşamın anlamını bulmak için değil mi, tüm arayışlarımız?’.

‘Neden yaşamın anlamını arayalım Şerif? Ben güvercinim. Özgürlüğe mahkumum. Benim için, yaşamın anlamı, özgürlüğe mahkum olmaktır. Bu yüzden ben, yaşamın anlamının peşinde değilim Şerif. Yanlış anlamanı istemem, benim de her zaman aradığım, peşine düştüğüm bir şey var, elbette’.

‘Neymiş o güvercin?’.

‘Her zaman gerçeğin peşine düştüm ve her zaman da gerçeğin peşine düşeceğim Şerif’.

‘Belki de özgürlük dediğin şey, senin için gerçeğin peşine düşmektir güvercin’.

‘Yaşamın anlamının gerçeğe bağlanarak, ona adanması, bizi özgürleştirmez mi Şerif?’.

‘Ancak gerçeğe aşkla bağlanınca, anlam arayışlarımız ve adımlarımız, boşluğa düşmemiş olur Güvercin’.

‘Dün de böyle söylemiştin Şerif, Ne demen istiyorsan artık’.

‘Ve her seçim, bir terkediştir aynı zamanda…’.

‘Neden hep aynı şeyleri söyleyip duruyorsun?’.

‘Belki de kendim için, tekrarlıyorumdur güvercin…’.

‘Özgürleşme, bağlardan kurtulmadır.

Benim içim özgürleşme sürekli gerçeği aramaktır.

Bir gerçeği aramak var Şerif. Ve bir de gerçeği aramanın sürekliliği…’.

‘Gerçeği aramanın sürekliliği nedir, güvercin?’.

‘Gerçeği aramanın sürekliliği, bir yere bağlanmayla yetinmeyerek, hep öteye, daha öteye gitmek, daha öteyi aramaktır.

Varoluşun bizzat kendisi, gerçeği arama yolu olarak ortaya çıkar.

Bizi ister istemez gerçeği çağırır ve her daim gerçeğe çağırıyor olacaktır.

 Yaşamın akışı içinde varlığın hareketini sağlayan tek gerçek budur ve hep bu olacaktır’.

‘Mekansal ve hem de zamansal özgürlük mümkün olabilir mi? Tüm canlılar zaman ve mekanın esiri değil midir güvercin?’.

Şerif’in sorusu, güvercini aptala çevirmişti.  

‘Zamansal olarak, içinde bulunulan zamana mahkum olmakla birlikte, yine de öteyi aramaktan vazgeçemeyiz, Şerif’, derken, ne söylediğinden pek de emin değildi.

‘İçinde bulunduğumuz yerden mekansal olarak kaçmaya başarabilir miyiz, güvercin?’.

‘Kaçmayı başarsak bile, bizi biz yapan değerlerimizle, kendi varoluş kültürümüzden kaçmak mümkün müdür Şerif?’.

‘Ya sen Güvercin? Sen, kendin olmaktan vazgeçebilir misin?

Kendin olmasaydın, kim olmayı seçerdin?’.

Şerif, diye şaşırarak baktı, güvercin. Ne söyleyeceğini bilememişti.

‘Kendin olarak dünyayı değiştirmek istemez misin, güvercin?

Ya dünyanın ihtiyacı olan fark, sadece sensen?

Öyleyse adım atmanın zamanı geldi mi?’.

‘Ne diyorsun Şerif?’.

‘Şimdi zamanı geldi mi, Güvercin?’.

Güvercin, Şerif’in soruları karşısında çaresizdi artık.

Yine de Şerif’e cevap vermemek olmazdı.

‘Her şey göründüğünün tersidir Şerif….

Ve hiçbir şey göründüğünün tersi değildir, bilesin…’.