Terör sorunu dünyanın bir sorunudur.
Terörün masum insanların kanını akıtmaya devam etmesi, ülkeleri tehdit etmesi kabul edilebilir bir durum değildir.
Terörle mücadele bir ülkenin, bir grubun mücadelesi ile olmaz.
Ortak bir mücadele verilmeli ve en yüksek düzeyde işbirliği tesis edilmelidir.
İnsanlığın ve dünyanın bu büyük beladan arındırılması ve terörden uzak bir diyarın yaratılması kuşkusuz insanlığın yararına olacaktır.
Terörün en kötü yanı acımasız bir şekilde kurbanını katletmesi ve huzur ortamını yok etmesidir.
Hal böyle olunca ortak mücadele, işbirliği ve koordinasyon da kaçınılmazdır.
Çünkü terörün dini, dili, ırkı, cinsiyeti, rengi yoktur.
Tıpkı gözyaşının dili ve milliyeti olmadığı gibi; çünkü terörün kurbanı ile bir ilişkisi yoktur.
Emellerini kan akıtarak, can alarak yerine getirmeye çalışmakta ve sürekli olarak illegal işler yapmaktadır.
Bunları söylüyoruz, yazıyoruz ama aklımıza da şu geliyor:
Dünyada tescilli ve bilinen 100’den fazla terör örgütü ve odağı mevcuttur.
Peki bu nasıl olabiliyor?
Bunlar nasıl besleniyor, nasıl ayakta kalabiliyorlar?
Kim ya da kimler bunlara kol kanat germektedir?
Terörden medet umarak bir yerlere varmak isteyen odaklar da şunu hiçbir zaman unutmasınlar, en büyük insanlık suçunu işlemiş olurlar.
Terör ve teröristle müzakere olmaz.
Ancak kararlı bir şekilde mücadele olur.
Bu mücadeleyi sürdürenler doğru dürüst bir şekilde herhangi başka bir niyet gütmeden kimler var diye sorarsanız maalesef Türkiye dışında başka ülke aklıma gelmiyor.
Yine sorarsanız dünyada terörden en çok çeken, en acı bilançoyu ödeyen kimdir diye, yine tereddütsüz Türkiye derim.
15 Ağustos 1984’ten beri Türkiye silahlı terör ile uğraşmakta ve kararlı mücadelesini sürdürmektedir.
Son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar da bu mücadelesini sürdürecektir.
Bu konudaki güvenlik güçlerinin ve ordunun azmi, inancı, iradesi tamdır.
Gönül arzu ederdi ki, bu sorun küresel bir sorun olduğuna göre mücadelesi de müşterek bir şekilde yapılsın.
Ancak tam tersini görüyoruz.
Bilakis bu terör odaklarını kullanan, destek veren belirli aktörler ve ülkeler vardır.
Hatta terör örgütlerini terör listesine dahi almayan ve teröristi özgürlük savaşçısı olarak tanımlayan yapılar, yönetimler vardır.
Terörle mücadelede etkin ve fiili olarak esas itibarıyla uygulanan dört yöntem vardır.
Bu yöntemler önem sırasına göre aşağıda sıralanmıştır.
Nerede olursanız olun, bunları tatbik etmezseniz bu bataklığı kurutamazsınız.
O halde terörü ve teröristi;
Kaynağında bulup imha edeceksiniz. Nerede yuvalanmışsa oradaki şer yataklarını bulup yok edeceksiniz.
Sözde lider kadrolarını saf dışı ve etkisiz hale getireceksiniz. Lider kadroları ve dağınık teşkilat yapıları kendi komuta yerlerinde faaliyet göstermektedirler. Yani bir delikte, bir mağarada ya da bir kayanın arkasında saklanmış olarak bulunmaktadırlar. İleri savunma sanayi vasıtaları ile özelikle İHA + SİHA’larla bu noktaları bulup komple etkisiz kılacaksınız.
Terör örgütlerine katılımı mutlaka engelleyeceksiniz. Çeşitli ekonomik ve sosyal projeler ve tedbirler ile bu şer odaklarına personel katılımını ve bağını keserseniz bir süre sonra kadrolarında boşalma olacak ve tükenme noktasına gelmiş olacaklardır.
Lojistik destek bağlantılarını kesmek; gerek içte gerek dışta bunların her türlü lojistik destek ve ikmal akışını, ikmal yollarını kontrol altına alıp bağlantıları kesilirse zaten yürütülmekte olan ikna ve pişmanlık yasaları çerçevesinde devletin güçlerine teslim olma yoluna gideceklerdir.
Elbette ki bu anlatılan yöntemler bir gecede, on günde olacak şeyler değildir.
Bu bir mücadele ve yöntemsel bir süreç işidir.
Zaman alabilir.
Ancak sonuç da alırsınız.
Bu büyük bela da ortadan kalkmış olur.
Bu konuda uluslararası bir konsensüs sağlanamadığı için ortak eylem planı ve ortak mücadelede de; maalesef uygulama aşamasına gelinememiştir.
O nedenle Türkiye kendi milli güvenliği ve halkın huzuru ile emniyeti için operasyonlarını ve harekatını icra etmektedir.
Sınır ötesi operasyonlarını da güvenlikli bir koridor oluşturup (30 km derinliğinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da) terör eylemlerini bertaraf edip; barış ve istikrarı sağlamak için 7/24 alarm konumunda ve harekata hazır bir şekilde faaliyetlerine devam etmektedir.
Suriye ve Irak’ın kuzey bölgelerine icra edilen/edilecek olan harekat ve muhtemel harekatı da bir sonraki yazımda ayrıntılı bir şekilde değerlendireceğim.
Huzurla, sağlıkla kalınız...
Not: Bu yazımı 11 Eylül 2022 tarihinde kaleme aldım. Yani ABD’de ikiz kulelere yapılan terörist saldırının ve 3000’den fazla insanın yaşamını yitirdiği, binlerce yaralının olduğu menfur girişimin 21. yıldönümünde; küresel terör saldırıları dizisi ile acı bir şekilde tanışmış olmalarına rağmen maalesef terörle mücadeleye destek verme yerine terörizmin ve teröristin yanında olmuşlardır.
İşte bunu anlamakta güçlük çekiyorum. 11 Eylül saldırıları üzerinden geçen 21 yılda isteseler ve samimi olsalardı, Türkiye’nin tecrübelerinden istifade ederek terörün her türlüsüne son vermiş olacaklardı. Kendi uluslarını ve dünyayı ne kadar düşündüklerinin de çok açık kanıtıdır.