Türkiye’de neden Orta Doğu’daki kadar çok petrol yok?

Abone Ol

Türkiye jeolojik olarak oldukça yoğun tektonik yapıya sahiptir.

Jeolojik devirler içerisinde sürekli devam eden ve halen devam etmekte olan bu tektonik hareketler, mevcut petrol sahalarını oldukça parçalı hale getirmiş, kısıtlı alanlarda depolanmış petrolün kırıklar boyunca kaçmasına sebebiyet vermiştir. Petrol havzaları dünya genelinde coğrafi sınırlarla birebir örtüşmemektedir.

Bir bölgede petrolün oluşabilmesi ve korunabilmesi için bir çok parametrenin bir araya gelmesi gerekmektedir.

Bunların en önemlileri; petrol türetecek yeterli miktarda ve kalitede organik maddeye sahip kaynak kaya, bu kaynak kayanın gömülmesini sağlayacak jeolojik koşullar, türeyen petrolü bünyesinde barındıracak hazne kayalar, petrolün dört yönlü olarak kapanlanmasını sağlayacak örtü kayanın varlığı gereklidir. 

Ancak bunların mevcudiyeti yeterli değildir, bunların yanı sıra biriken petrolün üretilebilirliliğini etkileyen petrolün kalitesi, kayacın gözenekliliği, geçirgenliği ve ekonomik miktarın varlığıdır.

Maalesef, kara alanlarında Türkiye’nin mevcut tektonik yapısı bu parametrelerin belirlenmesine imkan vermediği gibi karmaşık jeolojik yapısı nedeniyle yer altı yapılarının belirlenmesinde kullanılan sismik veriyi de olumsuz etkilemektedir. Doğal olarak bunca güçlük, Türkiye’de petrol aramacılığını riskli veya pahalı hale getirmektedir. Bu nedenledir ki, ülkemize gelen yabancı sermaye kısa sürede çoğunlukla olumlu sonuca ulaşamamakta, yerli sermaye ise riski yüksek olan bu sektöre yeterince ilgi duymamaktadır.

Çoğu zaman bulunan petrol ekonomik olamayabilir, yani yapılacak masraflar üretilecek petrole göre çok yüklü meblağlar tutabilir.

Bu gibi durumlarda petrol emaresine rastlanan fakat ekonomik miktara sahip olmayan kuyular geçici olarak terk edilmektedir.

Bu terk esnasında mevcut petrol kanununa göre açılan kuyuya ait tüm dökümanlar Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne (PİGM) teslim edilmektedir.

Kuyunun açılışı esnasında da bu kurum sürekli denetim yapmaktadır.

Üretime konulmayan bütün kuyuların nasıl terk edilmesi gerektiği Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (PİGM) tarafından hazırlanan yönetmelikle belirlenmiş olup hem kuyuya hem de çevreye kuyudan doğabilecek zararların önlenmesi için kuyu emniyetli bir şekilde kapatılır.

Dünyanın her yerindeki uygulama bu şekilde yapılmaktadır.

Bu durumu gözlemleyen halk “kuyuda petrol çıktı fakat kapattılar” yorumunu yapmaktadır.

Arap plakasının Anadolu plakasının altına dalması nedeniyle, jeolojik olarak son derece karmaşık, kıvrımlı ve kırıklı bir yapıya sahip olan ülkemizin bu durumu petrol potansiyelimizi olumsuz yönde etkilemekte, Azerbaycan, İran ve Irak gibi komşu ülkelere göre büyük rezervlere sahip olamamamıza neden olmaktadır.

Sonuç olarak, ülkemizin karmaşık jeolojik durumu, aramacılığın riskli ve maaliyetli olmasına rağmen petrol ihtiva edebilecek sedimanter basenlerin çokluğu göz önüne alındığında, bugüne kadar yapılmış arama faaliyetlerinin çok düşük düzeyde kaldığı görülmektedir.

Bugüne kadar yapılan faaliyetlerin çok büyük bir kısmı Güneydoğu Anadolu ve Trakya bölgesinde yoğunlaşmıştır .

Özellikle derin deniz bölgesi olması ve arama çalışmalarının son derece pahalı olması nedeniyle denizlerimiz ile iç bölgelerde yapılan çalışmaların da yetersizliği bu bölgelerin hidrokarbon potansiyellerinin kesin olarak ortaya çıkarılmasına yetmemiştir.

 

Türkiye’de neden Orta Doğu’daki kadar çok petrol yok?

Orta Doğu ülkeleri arasında bu coğrafyaya yakın ve çoğunlukla uzak komşu ülkelerin de katıldığı 1900’lü yıllardan günümüze kadar süregelen sıcak savaşın ana nedenlerinin başında, bölgenin petrol ve doğalgaz zenginliğinin nasıl paylaşılacağı kavgası gelmektedir.

Hem günümüz coğrafyasında, hem de 100 milyonlarca yıllık jeolojik tarihçesi boyunca Orta Doğu’ya hep komşu olan Türkiye’nin petrol ve doğalgaz enerji kaynakları açısından potansiyeli daima tartışılmıştır.

Yeterli teknik/bilimsel bilgiye sahip olmayan toplum tarafından değişik komplo senaryoları üretilerek, bu doğal enerji kaynakları “yeterince araştırılmıyor” ya da "bulunan petrol/doğalgaz üret(tir)ilmiyor" şeklinde yorumlanmıştır.

Sık sık gündeme gelen, Irak, İran gibi sınır komşularımız petrol zengini, bizde niye yok?

En gerçekçi yaklaşım, geçmiş milyonlarca yıllık dönemlerdeki yerkabuğu hareketleri sonucunda yeraltı rezervuarlarında oluşan olumsuz etkilerdir. Bilindiği gibi petrol ve doğal gaz, yeraltında bizim rezervuar dediğimiz, basınçlandırılmış olarak kapanlarda bulunurlar.

Söz konusu kapanlar, petrolün yeraltında etrafa sızmadan, bir haznede tutulması şeklinde tanımlanabilir.

Bu haznelerdeki yapılar, milyonlarca yıl içinde oluşan tektonik hareketlerle, kırılma ve kıvrılmalar sonrasında kapan özelliklerini kaybetmişler, küçük ölçekli rezervuarlar olarak kalmışlardır. Rezervuarlardaki petrol ise hafif bileşenlerinin kırılmış kapanlardan dışarıya kaçması sonrasında, yüksek yoğunluklu ve akmazlıklı ağır petrol olarak bilinen rezervuarlarımızda kalmıştır.

Petrol, yeraltında bir deniz şeklinde değil, kayaçların gözeneklerinde yer almaktadır.

Irak, İran gibi ülkelerde ve genelde petrol zengini Ortadoğu ülkelerinde bulunan petrol havzaları bizdekiler gibi tektonik hareketlere maruz kalmadıklarından, bugün bilinen ve üretilen büyük hacimli yapılar ve hafif petrol içeren rezervuarlar şeklindedirler.

İstatistiksel olarak bilinen bir gerçek, Türkiye'de bulunan petrol sahalarının Orta Doğu ülkelerindeki sahalar kadar büyük olmadığı ve bizim sahaların genelde ağır petrol içerdiğidir.