Yaşamın Nefesi

Abone Ol

Gözlerim yetmiyor

yaşadıklarımı görmeye,

Yazı, gözlerim olsun isterim.

Ayşen DAĞLI

Yeni bir gün başlamış, sabah olmuştu. Gözlerini açtı, kanatlarını esnetti Güvercin. Zamanı düşündü, zamanın geçişini. Nasıl da yavaş yavaş süzülüyordu, gökyüzünde kanat çırparak uçarken, havanın süzülüşü gibiydi zaman. Nazlıydı. Hiç durmadan, dinlenmeden akıyordu.

Üstelik zaman keyfine göre akış hızını değiştiriyordu. Şehirde başka, köyde başka, ada da bir başka akıyordu.

Ada Sakini Şerife göre herşey mükemmeldi, mükemmel bir hızda yaşanıyordu.

Ama ben şehir güverciniyim, kırsal kesimdeki yavaşlığa bile zorlukla dayanırken, adaya nasıl alışacağım?

Şerif’le buluştular.

 Güvercin, içinden sürekliolarak, sakin ol, sabırlı ol. Burası yeni bir kültür, diye geçiriyordu. Şerifi görünce ilk tepkisi sızlanmak olmuştu…

Ama hayır, arkadaşını darlamayacaktı…

Ergenler böyle yapardı…

Sakinleşerek, arkadaşını sevgiyle selamladı.

‘İyi ki varsın, Şerif’, dedi güvercin.

Güvercini şöyle bir süzdü Şerif, anlamıştı…

‘Kendini akışa, adanın akışına bırakmalısın güvercin.

Yaşam ritmini, adanın ritmine uydur, onunla birlikte ak…’.

‘Sen ne diyorsun Şerif?

Ben yavaşlarken, öleyim mi istiyorsun? ‘.

‘Ama ada da yaşamayı sen seçtin güvercin.

Adanın nasıl yaşadığını bilmiyor muydun?’.

‘Bildiğimi sanıyor muşum Şerif, yaşam her yerde, aynı şekilde nefes alır sanırdım’, dedi ve boynunu büktü.

‘Yaşamın yavaşlaması, aynı zamanda yaşamın uzaması anlamına gelmiyor mu?’.

‘Dalga geçme Şerif, yavaşlıktan ölürken, yaşamın uzaması ne işime yarar ki?’.

‘Peki, ne yapacaksın güvercin?’.

‘Senin dediğini…’.

Kendini yaşamın akışına bırak, onunla birlikte nefes al, demedin mi?

‘Öyle mi demiştim,’ diye yeniden güldü Şerif.

Neşesi yerindeydi ve güvercine takılmayı pek seviyordu.

‘Artık ada mı bana dönüşecek yoksa ben mi adaya…’.

‘Hiç merak etmiyorum. Sonuç şimdiden belli güvercin…’.

‘Hareket etmek zorundayım şerif.

Hareket etmeden yaşayamam ben.

Durduğum zaman, öldüğüm zaman olacak…

Ada, beni yavaşlamaya zorluyor, ben ise kendimi inadına sakin olmaya zorluyorum.

Bundan hayırlı bir şey çıkar mı sence?’.

‘Neden olmasın Güvercin?

Bak ikisinin de yönü aynı, demek ki yavaşlaman gerekiyor…’.

‘Deme böyle şerif, bana telkinler de bulunma.

Zaten bir haftada kendimi hamlamış hissetmeye başladım’.

Oysa güvercin, çoktan hamlamıştı bile.

Uçmak istiyordu ama çok sevdiği uçmaya bile üşeniyordu. Sanki bedeni gülle gibi ağırlaşmıştı. Kımıldamak zor  gelmeye başlamıştı. Eski zamanlarda olsaydı, çoktan gökyüzünde yükselmiş, kanat çırparak, uçmaya başlamıştı bile. Eski zamanlar mı, diye söylendi.

Sadece bir hafta olmuştu.

Ve şimdiden, adaya uymuştu işte.

‘Sen bukalemun musun’, diye kızdı kendine.

Ağlanmanın anlamı yoktu. Şerifle vedalaşıp gitmeliydi. Gitmeli, önünde dağ gibi yığılı olan, yapılacak işler listesini tamamlamalıydı. Yapılması gereken çok şey vardı. Kendisinden görev bekliyorlardı ama sisteme çok yapancıydı. Önündeki yavaşlığın hükümranlığını aşıp, yapması gereken  işlere ulaşamıyordu. Yapılması gereken işler, bugünden yarına devrediyor, sadece en acil yapılması gerekenler yapılıyordu.

‘Dalga mı geçiyorsun güvercin. Daha ne yapacaksın’, diyen Şerifin sesiyle kendine geldi. Şerifi, Şerifle konuştuğu unutmuş, kendi kendine konuşmaya başlamıştı.

‘Dün bir, bugün iki. Boşuna kendine yüklenme,diyordu Şerif.

‘Bazıları, baskıyı görmeden harekete geçemiyor, şerif’.

‘Bazıları diyorsun ama kendini anlatıyorsun.

Bitip tükenmeyen bir zaman baskın var.

Zamanını sıkıştırıp, imkansız zamana ulaşana kadar harekete geçmiyorsun’.

‘Olsun yine de sonunda harekete geçiyorum ya’, diye söylendi Güvercin.

‘Bazen ıskalıyorum ama olsun. Iskalamadığım zamanlar ıskaladıklarımdan çok fazla’.

‘Bunun bizi rahatlatması mı gerekiyor’, dedi şerif.

‘Hayır, haklısın. Ben kendimi akışa bırakmalıyım’.

‘Bu mu, senin kendini akışı bırakmış halin’, diye güldü yeniden Şerif.

‘Ne demek istiyorsun Şerif? Ne yapmalıyım o zaman?’.

‘Yavaşlamaktan korkuyorsan, bir an önce yaşamın ritmine katıl ve kımıldamaya başla.

Bir an önce uçmaya başla…

Düşünmek, sana hiç yaramıyor…

Haydi gökyüzüne doğru kanat çırpmaya başla.

O zaman bütün karamsar düşünceler arkanda kalacak .

Ve yaşamın ritmiyle nefes almaya başlayacaksın…’.