15 Temmuz 1974'te, Yunanistan askeri cuntasının, Kıbrıs'taki kuklalarını da kullanarak, Kıbrıs'ın bütününü işgal etme çabasıydı.
   Kıbrıs'ta Rum eoka tedhiş örgütü ile birlikte Kıbrıs'ta yasadışı bir şekilde bulunan Yunanistan ordusuna ait askeri birliklerin desteğinde, sözde 'Kıbrıs Cumhuriyetinin' sözde 'başkanı' Makarios'a karşı yapılan darbe sonucunda, Makarios'un yerine getirilen kukla Nicos Samson, sözde 'Kıbrıs Helen Cumhuriyetini' kurduğunu ve bunu en erken bir zamanda Yunanistan'a bağlayacağını açıklamıştı.
   Yunan cuntasının darbesinde önceleri öldürüldüğü söylenen Makarios'un, ölmediği ve yurt dışına kaçtığı anlaşılmıştı.
    Biz Kıbrıs Türkleri için, ne Makarios'un ölüp ölmediği ne de kukla Samson'un sözde 'bu Kıbrıs Türklerine karşı yapılmış bişey değildir' sahte söyleminin hiç bir önemi yoktu.
    Biz Yunanistan'ın aktif desteğinde yapılan bu darbenin, Yunanistan'ın Kıbrıs'ı bütünüyle bir işgal çabası olduğunu biliyorduk.
    Yunanistan'ın tümü bizim olan güzel Kıbrıs'ımızı, işgal etmesine izin veremezdik. 
   15 Temmuz 1974 günü Kıbrıs dört bir tarafında yaşayan tüm Kıbrıs Türkleri, Ulusal Kurtuluş Örgütümüz, Türk Mukavemet Teşkilatının öncülüğünde, Yunan işgaline karşı büyük bir direnişe hazırlandık.
    Biz, Baf kazasının büyük Türk köylerinden olan ve Türk Mukavemet Teşkilatının iyi örgütlenmiş olduğu Aydoğan köyümüzde, 15 Temmuz 1974 günü köyümüzün tüm erkekleri, Türk Mukavemet Teşkilatı mensupları tarafından karargaha çağrılmıştık. Biz gençlere, birer piyade tüfeği verilerek, sağ elimizi şanlı bayrağımızın ve kutsal kitabımız Kuran'ı Kerim'in üzerine bastırarak, Türk Mukavemet Teşkilatı yemini yaptırılmıştı. Çok heyecanlıydım, artık bir MÜCAHİTTİM..
    Kıbrıs'ta Yunanistan tarafından başlatılmış olan işgale karşı, Kıbrıs Türk Varoluş mücadelemiz topyekün başlamıştı.
( Devam edecek )

TMT YEMİNİ,
"Kıbrıs Türkünün yaşayış ve hürriyetine, canına, malına ve her türlü anane ve mukaddesatına, her nereden ve kimden olursa olsun vaki olacak tecavüzlere karşı koymak için kendimi Türk Milletine adadım. Ölüm dahi olsa verilen her vazifeyi yapacağım. Bildiğim, gördüğüm, işittiğim ve bana emanet edilen her şeyi, canımdan aziz bilip, sonuna kadar muhafaza edeceğim. Gördüklerimi, işittiklerimi, hissettiklerimi ve bana emanet edilenleri, hiç kimseye ifşa etmeyeceğim. İfşaatın bir ihanet sayılacağını ve cezasının ölüm olacağını biliyorum.

Yukarıda sıralanan hususları harfiyen tatbik edeceğime, şerefim, namusum ve bütün mukaddesatımüzerine söz verir ant içerim."