Dreber ve Johannesson tarafından yapılan “Gender Differences in Deception” (Yalancılıkta Cinsiyet Farklılıkları) isimli makalede yalan söyleme davranışının kadın ve erkeklere göre ne derece farklılaştığı sorusuna yanıt arandı. Elsevier bünyesinde yayınlanan bu akademik araştırma, Stokholm Üniversitesi öğrencilerinin katılımıyla yapılan bir deneyle kadınların mı yoksa erkeklerin mi daha çok yalan söylediğini bilimsel bir şekilde ortaya koyuyor. Araştırmada deney yöntemini kullanılarak Stokholm Üniversitesi’nden 312 lisans öğrencisinin yalan söyleme davranışları inceleniyor. Deneyde, iletişim araştırmalarında ikili iletişimde mesajı gönderen (gönderici) ve mesajı alan (alıcı) olarak nitelendirilen sınıflandırma temel alınıyor.
Bu doğrultuda yalan davranışını ölçmek için 312 katılımcı, 156 gönderici ve 156 alıcı olacak şekilde ikili gruplara bölünüyor.
Daha sonra deney, bir gönderici ve bir alıcı arasında oynanan bir oyun şeklinde tasarlanıyor.
Deneyde alıcının, karşılığında farklı ödemeler yapılacak iki seçenekten birini (A ya da B) seçmesi gerekiyor.
A ve B seçenekleri alıcının ya da göndericinin daha fazla ödeme alması konusunda farklılaşıyor. Ancak alıcı seçeneklerden hangisinin kendisine daha fazla ödeme yapacağını bilmiyor.
Bu bilgiyi yalnızca gönderici biliyor ve alıcıya hangi seçeneğin daha kârlı olacağını belirten bir mesaj göndermesi gerekiyor.
Göndericinin daha fazla kazanmak adına hangi seçeneğin kime daha fazla ödeme yaptığı konusunda yalan söyleme özgürlüğü bulunuyor.
Araştırmacılarsa bu deneyle tarafların yalan söyleme eğilimlerini cinsiyet bağlamında belirlemeyi amaçlıyor.
Bulgulara göre erkekler daha fazla yalan söyleme eğiliminde!
Deneyin sonuçlarına göre, erkek göndericilerin %55’i kadın göndericilerinse %38’i, daha fazla ödeme alabilmek adına yalan söylediği görülüyor.
Ek olarak alıcıların, göndericinin kadın ya da erkek olmasına yönelik güven duygusuna bakıldığında iki cinsiyet grubu için anlamlı bir fark oluşmadığı belirtiliyor. Yani alıcılar, mesajın erkek ya da kadından gelmesi durumunda gelen mesajın yalan olabileceği konusunda farklı bir yaklaşım sergilemiyorlar. Araştırma yalnızca Stokholm Üniversitesi öğrencileri üzerinde 312 kişilik bir örneklem kapsamında yapıldığı için sonuçları tüm dünyaya genellenemiyor.
Ek olarak, kişilerin bir deneye katıldığını bilmesi ve deney kapsamında parasal bir ödül verilmesi bu kişilerin davranışlarında farklılıklar olmasına da sebep olmuş olabilir. Araştırmacılar, yapmış oldukları araştırma kapsamında kendi örneklemler için önemli bir sonuç ortaya koymuş olmakla beraber, kültürel farklılıkların da gelecek çalışmalarda ele alınması gerektiğini belirtiyor.