Kıbrıs Türk Barolar Birliği, Cumhuriyet Meclisi'nin 2. Dönem Başkanlık seçiminde yaşanan tıkanıklıkla ilgili endişelerini dile getirdi. Birlik, seçim sürecinin Anayasa ve İç Tüzüğün hukukçular veya Başsavcılık tarafından yorumlanmasına muhtaç bir noktaya gelmesinin, siyasi bir krizin derinleşmesine yol açtığını belirtti.

Birlikten yapılan açıklamada, her yasal metnin hukuki yoruma tabi olabileceği ancak Meclis Başkanlığı seçiminin temelinde siyasi bir konu olduğu ifade edildi.

"Siyasi meselelerin çözüm yeri siyasetin kendisidir," diyen Barolar Birliği, siyasetin bu krizi aşmak için kendi çözümlerini üretmesi gerektiğini vurguladı.

Barolar Birliği'nden yapılan tam açıklama şöyle:

"Cumhuriyet Meclisinin 2. Dönem Başkanlık seçiminde ülkemizin içinden geçmekte olduğu süreci endişe ile takip etmekteyiz.

Konunun Anayasa ve İç Tüzüğün Hukukçular veya Başsavcılık tarafından yorumlanılmasına muhtaç duyulacak noktaya getirilmesi bahse konu endişelerimizi artırmaktadır.

Meclis Başkanı Öztürkler: “Gelecek nesillere geçmişi yaşatacak hiçbir girişime geçit vermeyeceğiz” Meclis Başkanı Öztürkler: “Gelecek nesillere geçmişi yaşatacak hiçbir girişime geçit vermeyeceğiz”

Elbette ki her yasal metnin hukuken yorumu mümkündür. Ancak unutulmamalıdır ki Meclis Başkanlığı seçimi, olabildiğine siyasi bir konudur. Siyasi bir konunun çözüm yeri ise siyaset olmalıdır. Siyaset, bu krizi aşmak için kendi çarelerini üretmek zorundadır. Bu, sadece siyasetin kalan itibarını değil; aynı zamanda devletin temel niteliklerinin üzerinde yükseldiği kuvvetler ayrılığı ilkesini ve demokrasiyi korumak için elzem olan bir husustur.

Meclis seçiminin içinden çıkılmaz bir krize dönmesi kadar; sorunun çözümünün hukukçulardan veya Başsavcılıktan beklenmesi de aynı oranda sıkıntı vericidir. Siyasetin kendi temel konularını çözemeyip, hukuktan veya yargıdan medet umması; en az siyasetin yargıya müdahalesi kadar tehlikeli sonuçlara gebedir ve bundan kesinlikle kaçınılması gerekmektedir.

Kuvvetler ayrılığı ilkesinin özünü oluşturan yasama, yargı ve yürütme arasındaki sınırlar, tüm taraflarca özenli ve hassas bir şekilde korunmazsa; ortada ne Anayasa’nın oluşturduğu organlar ne de demokrasi kalacaktır."