Günümüzde genç nesil hakkında birçok farklı görüş mevcut. Kimi onları umutsuz, ilgisiz ve sabırsız olarak tanımlarken; kimileri ise değişimin, ilerlemenin ve yeniliğin taşıyıcısı olarak görüyor. Gerçek şu ki, her kuşak kendi döneminde eleştirilmiş, anlaşılmamış ve zamanla değerleri fark edilmiştir. Bugünün gençleri de aynı süreçten geçiyor.
Z kuşağı olarak adlandırılan bu gençler, dijital dünyada doğdular ve teknolojiyi adeta içgüdüsel olarak kullanıyorlar. Hızlı düşünme, çoklu görev yapma ve bilgiye anında ulaşma gibi yeteneklere sahipler. Ancak bu avantajların yanında sabırsızlık, dikkat dağınıklığı ve yüz yüze iletişimde zorlanma gibi sorunlar da gözlemleniyor. Hatta buna bir de Obeziteyi de eklemek gerekir.
Eğitim, iş ve sosyal yaşamda beklentileri önceki kuşaklardan oldukça farklı. Özgürlüklerine düşkünler, anlam arayışındalar ve otoriteye sorgulayıcı yaklaşıyorlar. Bu da onları eski kalıplarla yönetmeyi zorlaştırıyor. Ancak bu sorgulayıcı tavır, aslında demokrasinin ve ilerlemenin temel taşıdır.
Genç nesli eleştirmek yerine anlamaya çalışmak, onları yönlendirmektense birlikte yürümeyi öğrenmek gerekiyor. Zira dünya hızla değişiyor ve bu değişime en hızlı uyum sağlayacak olanlar da onlar. Onlara fırsat verildiğinde, yaratıcı, duyarlı ve çözüm odaklı bireyler olduklarını görmek mümkün.
Sonuç olarak gençler ne umutsuz ne de kayıp bir nesildir. Onlar geleceğin mimarlarıdır. Onları anlamak, dinlemek ve desteklemek hem bugünün hem de yarının en büyük yatırımı olacaktır. Ben bu yüzden son olarak şunu söylemek istiyorum. İktidar olmak isteyenler, mevki ve makama talip olanlar, ülke yönetiminde söz sahibi olacaklar mutlaka Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gençlerini dikkatli bir şekilde dinlemelidir.