KKTC çok zor zamanlardan geçiyor.
Pahalılık bir yanda canımızı yakıyor.
Hesapsız göç alırken, gençliğimiz göç ediyor.
Muktedir olunmayan paramızın devalüasyonu ile boğuşuyoruz.
TL kazanırken hayatın döviz ile döndürüyoruz.
Hepsi dert.
Öyle böyle dertler değil.
Hepsi de çok büyük dertler.
Ki, bu dertlerin 1 tanesi bile başka bir ülkeyi zora sokar.
Oysa biz burada, bir avuç ülkede hepsiyle uğraşıyoruz.
Uğraşmak zorunda kalıyoruz.
******
Bütün bunlar yanında bir de halkın alışkanları var.
Evlatlarımızı ille de Devlet memuru yapma isteğimiz.
En küçük sorunu bile Bakan ile Başbakan ile çözme gayretimiz.
Milletvekillerini torpil malzemesi haline getirmemiz.
Ama bunlar öğretilmiş denebilir.
Dün böyleydi, bugün de böyle denebilir.
Tamam da böyle gelmiş böyle mi gitmeli.
Denedik işte.
Olmadı.
Başaramadık.
Kurduğumuz bu suni düzen bize zarar veriyor.
Durmak çok mu zor?
Yanlış yerine doğruyu öğrenmek çok mu zor?
*****
Aslında hiçbir şey zor değil.
Değişim istiyorsak önce biz değişmeliyiz.
Yani halk.
Biz değişirsek herşey değişebilir ve dönüşebilir.
Siyaset siyaset üretir, işini yapar.
Biz vergimizi öderiz.
Oylarımızı tanıdığa değil, iş yapana veririz.
Bunları yaparsak ancak şikayet hakkımız doğar.
Yoksa bu çorba bu kadar tuzluyken, kimse tuzsuz istiyorum diyemez.
Herkes siyahlara bürünmüşken, kimse beyazım diyemez.
Ama en başta dediğim gibi.
Değişim talep ediyorsak önce biz değişmeliyiz.
Yoksa biteceğiz.
Batacağız.
Yok olacağız.