Deprem felaketinin yarattığı korku ile çıktığımız yolda siyaset yeniden fabrika ayarlarına dönmeye başladı.
Ülke yapı stoğunun durumuna ilişkin endişelerin tamamen olmasa da önemli bir oranda haklı olduğunu uzman raporları ile görmeye başladık.
Öngörüler de zaten bu yöndeydi.
Hem korku hem de öngörüler bizi adım atmaya yöneltti.
Okulların ve hastanelerin yer aldığı kamu binaları başta olmak üzere yapıların gerekirse yıkılıp yerlerine yenilerinin yapılması, ihtiyacı olanların da güçlendirilmesi için kollar sıvandı.
Çok ilginçtir, siyaset hizipleşmeden birlikte adım atmaya başladı.
Ama o kadar.
Sadece başladılar.
Ne yazık ki gerisi gelmedi.
Siyaset karıştı.
Fabrika ayarlarına döndü demiştik, aynen öyle oldu.
İktidar adım atmak istedi, muhalefet karşı çıktı.
Muhalefet karşı çıkmaya devam ediyor.
İktidar ise “sana rağmen” modunda.
Peki neden..?
Çok mu erken atlattık deprem sendromunu..?
Eğer öyleyse bu çok kötü bir durum.
Yoksa siyasi gailelerimizin herşeyin önünde mi..?
Bence ikincisi.
Siyaset öylesine nüfuz etmiş ki zerrelerimize, bir türlü kurtulamıyoruz.
Bizi yönetmesine engel olamıyoruz.
Kölesi olduk resmen.
Şimdi muhalefetin deprem tedbirleri için gerekli kaynağın bulunması yöntemine yönelik itirazlarını izliyoruz.
Önce ortak bir komitede konunun ele alınmasını öneren muhalefet, bu öneri kabul görünce ve çalışmaya başlayınca komiteden ayrıldı.
Gerekçe olarak da ortaya ne yazık ki çok net bir şey koyamadılar.
Sadece itiraz olduğunu biliyoruz.
Zorla kesinti olamayacağını söylediler, gönüllük getirildi.
Yine olmadı.
Toplanacak kaynağın nereye kullanılacağının belirsiz olduğunu söylediler, ilgili madde yasaya eklendi.
Yine olmadı.
Zaten devam etmediler ve komiteden ayrıldılar.
Belli ki katılırken de planlanan aslında buydu.
Kendi önerdikleri komiteye katılmama seçenekleri olmadığı için başta kabul edip katıldılar.
Sonra da ayrıldılar.
Peki şimdi ne olacak..?
Hükümetin yeter sayısı var.
Yasayı geçirecek.
Çünkü başka şansı yok.
Başka şansımız yok.
Peki muhalefet..?
Onlarda belli ki kafalar karışık.
Olmakla olmamak arasında bir karar aşamasındalar.
Bir yola çıktılar ama sonunu kestiremedikleri son derece açık.
Başlıkta “evden ekmek almak için geri dönmeyenler”den bahsettik.
Bir zamanlar üzerinde en fazla siyasi esprinin kurgulandığı bir ifadeydi.
Ama diğer yandan da bir ülkenin en somut gerçeği idi..
Biz de buna benzer bir durum yaşıyoruz..
Ama yine de umutluyum.
Belli olmaz..
Belki de bir gün elinde ekmekle eve dönen bulunur..