İki sağanakta tavla teslim olduk.
Londra’da yağmurda gezmenin güzelliği varken.
Değil insan, araçlar darmaduman oldu.
Halbuki ne güzeldir ıslanırken İstanbul’da arşınlamak.
Ama hayaller dursun bir tarafta.
Burası anlı, şanlı KKTC.
Altyapı lüzumsuz.
Yollar mühendislik anıtı.
Asfaltlar ihalelerde abidik gubidik olmuş.
Neyleyelim şimdi biz böyle yağmuru.
Hani yağa, yağa başımız göğe erdi ya!
Artık duamız galiba yağmasın modu olacak.
Bin kere razı olduk kuraklığa.
******
Tabi zavallı halimize bir daha tanık olduk.
Olduk da hala şaşıranlar varmış.
Ben de işte o şaşıranlara şaşırdım.
Önüne gelen kent denilen harabelerin başkanlarına saldırdı.
E tamam da be kardeşler.
Bir ülke bu hale 1 günde gelmedi.
Tam 48 senenin sonucu bunlar.
Hem bırakın zavallı belediyeleri.
Hükümetlerin topyekünü de sorumlu.
Hem sahi 48 senedir bu iş böyle madem.
48 senedir gelenleri kim seçti?
Oy veren siz değil miydiniz?
Tanıdıktır deyip destekleyen kimdi?
******
Bence kimse zırvalamasın.
Neden bu haldeyik diye düşünelim.
Nerde hata yaptığımızı bulalım.
Yoksa sonuçlara bakıp martaval okumak kolay.
Nedenlerine bakalım artık geç de olsa.
Neden olmamış?
Neden yapılmamış?
Neden?
Ha, ille de birini mi suçlayacağız!
O zaman oy veren elinizi masa üzerine koyunuz.
Diğer eliniz de o oy veren eli dövsün.
Gerisini boşverin gitsin.
Öyle 24 saatlik meseleyi de 48 seneyi unutarak eyleşmeyin.
Şimdiki başkanlar hesap verecekse eğer.
Halk da oy verdiği 48 senenin hesabını versin önce.
Anlaştık mı?