Ne kadar da yüksek ve güzel binalar yükseliyor ülkemizde…
Yoğun bir şekilde turistler geliyor…
Daha doğrusu, “yerleşme ve vatandaş olma amaçlı” yabancılar geliyor…
Artıyor nüfus….
Artıyor hızlıca…
Hani normal zamanda bile 40 tan fazla olan sınıflar, daha da artıyor…
Türkçe bilen çocuk yok…
Takip eden; plan, program çizen de yok.
Tek konuşulan “öğretmen eksikliği” giderildi…
Öğretmen miydi tek eksik olan…
Zaten bu eksikliğin, gündeme gelmeden, giderilmesi gerekmez miydi?
Şatafatlı binalar yükselirken, damları çöküyor okullarımızın…
Tuvaletlere alınacak ilaç için bile sponsor arayışına giriyor öğretmen ve müdürler…
Kışta olmayan elektrik sisteminden dolayı, buz gibi oluyor sınıflar…
Öğretmen, sınıfına soba bulmak için çabalıyor…
Genelde kapalı salon da yoktur okullarda….
Sınıflar koridorlara açılır ki onlar da dış ortamdadır…
Kantine, tuvalete gitmek isteyen öğrenciler, koşuyor yağmurun altında…
Kimisi kantine de gidemiyor…
Cebinde parası yok…
Üstünde ceketi yok….
Toplanıyor öğretmenler bir araya yine…
Ceket, ayakkabı, kantin ihtiyacı… karşılamaya çalışıyor…
Bazen karşısında konuşacak bir aile bulamıyor öğretmen…
Çocuk öylece okula gidip geliyor…
Hatta bazen, tehlikeli işler bile yapabiliyor öğrenciler…
Sokak sokak geziyor öğretmen…
Çocuğa ulaşıyor…
Evine gidiyor…
Ailenin ilgilenmesi için elinden geleni yapıyor…
Bazen rehber öğretmen bulmak için çabalıyor…
Dışarıdan yardımcı olabilecek çocuk psikologlarına koşuyor…
Sorun, öğretmenin, öğleden sonra, birkaç saat daha çalışması mı?
Sorun bunun çok çok ötesinde…
Sorun binalarda…
Sağlanamayan bütçede…
Nüfusta…
Tedbirsizlikte…
Çağ dışı kalmışlıkta….
Öğlene kadar olan ve birçok eksiği olan okul dururken; biz, öğleden sonrayı konuşmaya başladık…
Toplumsal algıyı da eksikliklere değil öğretmenlerin üzerine çektik…