Fazla söze gerek yok.
Görünen köye kılavuz gerekmiyordu ve öyle de oldu.
Aslında daha en baştaki kurultayda yapılması gereken de buydu.
Hani o ilk turu yapılan ama adayların çekilmesiyle ikinci turu yapılamayan kurultay var ya.
İşte o kurultayın hemen ardından adayların hem ikinci turdan hem de adaylıktan tamamen çekilmeleri gerekliydi.
Ama yapmadılar.
Sonraki kurultayda yeniden yarıştılar.
Faiz Sucuoğlu ilk turdan kazandı ve UBP’nin genel başkanı oldu.
Ama sular durulmadı.
Sadece ertelendi.
Çünkü erken genel seçim vardı.
Parti tek başına iktidar hedefi ve istikrar sloganıyla girdi bu seçime.
Ama ne tek başına iktidar oldu ne de istikrar.
Aksine ülke siyasi açıdan en istikrarsız dönemine girdi.
Hepimiz olanları hatırlarız, burada tekrarlamaya gerek yok.
Sayın Sucuoğlu işte o gün istifa etmeliydi.
Seçimdeki istikrar kelimesinin sadece bir slogan olmadığını, gerçek bir hedef ve samimi bir niyet olduğunu gösterirdi bu davranışı.
Ama yapmadı, genel başkan olarak kenara çekilmeyi, sade bir milletvekili olarak da mecliste en arka sıraya oturmayı tercih etti.
UBP’deki iki başlılık giderek büyürken bu durum ülkede de yayılmaya başladı.
Sonuçta UBP ülkenin en geniş tabanına sahip partisidir.
Orada yaşananlar muhakkak ki ülkeye de etki eder.
Bu halde bugüne gelindi.
Sayın Sucuoğlu en sonunda istifa etti.
(Bu satırlar yazılırken henüz resmi bir istifa yoktu ama malumun ilanına da gerek yok)
Ülke bir yerel seçime hazırlanmakta.
UBP’de belli ki bu seçime yönelik bazı kaygılar var.
İşte bu kaygılar Sayın Sucuoğlu üzerindeki taban baskısını artırmış ve istifa kararını getirmiştir.
Ama geçmiş olsun.
UBP’de deyim yerindeyse dingil kopmuştur.
Bundan sonrası çok da kolay olmayacak.
UBP belki de tarihinin en zor sınavlarına girecek.
Ve buradan çok da parlak sonuçlar almayacak.
Bakalım bir kurtarıcı çıkacak mı..?