Ege’de hiç soğumayan suların, artan gerginliğin ve yükselen tansiyonun sorumlu mekanizmalarını ve aktörlerini geçmişte tarihin yazdığı gibi, bugün de yazacağını ve yargılayacağını tecrübeler ile sabit bir şekilde mutlaka göreceğiz.
Bir proje devletçiği olarak sahneye sürülen Yunanistan, Ağababalarına yaslanarak oldu-bittiler yaratma sevdası içerisine girmektedir.
Girmiş oldukları bu tünelin kendilerine neye mal olacağını hiç hesaba katmadan ve hiç düşünmeden akl-ı selimden uzak bir şekilde seyri belli olmayan gemi gibi salınarak sonu belli olmayan Ege’nin karanlık sularında stratejik körlük içerisinde yolu olmayan bir rotada ve kerterizi (denizcilikte istikamet açısı doğru rotada ilerlemek için şarttı) olmayan bir şekilde patinajı andırırcasına hareket etmeye çalışmaktadır.
LANDCOM (İzmir’de bulunan NATO Müttefik Kara Kuvvetleri Karagahı) tarafından Yunanistan’ın girişimiyle silinen 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlama mesajı Ankara’nın etkin müdahalesi ile yeniden sosyal ağlara konmuş oldu.
Atina NATO müttefiklerini Türkiye’ye karşı harekete geçiremedi.
Oyunları ve hevesleri yarıda kalmış oldu.
Sanıyorum Yunanlı siyasilerin anlamakta zorlandıkları bir konu var, o da Rusya ve İran’ın Batı’dan dışlanma hikayesi ile Türkiye’nin aynı yerde olmadığıdır.
Türkiye gerek Ege’de gerekse Doğu Akdeniz’de mevcut hak ve menfaatlerinin peşinde olduğunu bugüne kadar olandan çok daha somut adımlar atarak göstermelidir.
Şöyle ki; Osmanlı’dan beri Ege’de aidiyeti devredilmeyen 150’den fazla Ada-Adacık-Kayalık bulunmaktadır.
Acilen çıkarılacak deniz yetki alanları kanunu ile güya “sözde” aidiyeti tartışılır adalar vs. en yakın Türk mülki idarelerine bağlanmalıdır.
Aktif politikanın bir sonucu ve gereği olarak bu adım atılmalıdır.
Atılmalıdır ki, ulusal/uluslararası çatlak sesler sona ersin.
Türkiye’yi tehditkar ve barış önleyici problem çıkaran taraf olarak her ortamda ve platformlarda lanse etmeye çalışan belirli kesimler ve dış mihraklar Ukrayna savaşında Türkiye’nin gösterdiği diplomasi performansı ile Barış Yapıcı tutumuna zahmet edip bakarlar ise, ayrıca son dönemde Atina’nın Lozan, Cenevre ve Paris anlaşmalarına aykırı olarak adaları silahlandırması ve ABD’nin Yunanistan’daki yığınağının korkunç boyutlara ulaşmasına da bakılırsa, Türkiye’nin her zamankinden daha çok ve daha hassas bir şekilde kendi sınırları içerisinde milli güvenliğine ve bekasına halel gelmeden/getirmeden kararlı bir şekilde ve uluslararası hukuk kurallarına uygun olarak Misak-ı Milli hudutları dahilinde denizlerde, hava sahasında ve kara sınırları içerisinde her türlü hak ve menfaatini milli güç unsurları ile birlikte topyekun bir savunma politikası ve anlayışı ile egemenliğini, haklarını, ülkesini ve milletini sonuna kadar savunacak biçimde hazırlıklı güçlü olmak zorundadır.
İçerisinden geçilen hassas ve kritik dönemler de milli benliğimizi, toplumsal ortak paydamızı ve dokumuzu koruyarak birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmek son derece önemli ve önemli olduğu kadar da bir zarurettir.
Ege’de proaktif ve güçlü bir politika izlemek bu bağlamda kaçınılmazdır.
Önleyici tedbirler alıp sağduyu ile hareket etmek, çeşitli oyunlara gelmemek milli menfaatlerimizin gereğidir.
Sağlıklı, huzurlu zamanlar dilerim..