Atasözlerinin ne kadar doğru olduğunu tekrardan anladığımız günlerden geçmekteyiz.

Hani vardır ya, “Atla katır tepişir, arada eşek ezilir” şeklinde olanı..

Ondan bahsediyorum.

İşte tam da böyle durumdayız.

Hükümet ile sendika tepişiyor ve arada ezilen yine her zamanki gibi bizler oluyoruz.

Yani, halk..

Bu olayın tek masum tarafı olan bizler ne yazık ki mağduriyeti de en zirvede yaşayanlar olmaktayız.

Peki neden..?

Çünkü böyle mi olması lazım..?

Asla değil.

Olması gereken tüm olanlardan halkın etkilenmesini minimuma indirecek şekilde hareket edilmesiydi.

Ama öyle olmadı.

Halk olayların tam da merkezine çekildi.

Bir yerde, halk hedefe konuldu da demek mümkün.

Çünkü eğer halk mağdur olursa tepki de o kadar büyük olur.

Bu anlayış ilk bakışta akılcı ve sonuç alıcı gibi görünse de, aslında durum öyle değil.

Teorik ile pratiğin uyuşmaması örneklerinden birisini daha yaşamaktayız.

Halkı mağdur edeceksin, halk ayaklanacak, bu ayaklanma baskı unsuru oluşturacak ve geri adıma yol açacak.

Keşke bu kadar basit olsa.

Bir olayı teorik olarak planlarken, hesapta olmaya faktörlerin de yolda olaya dahil olabileceğini, bazı etkenlerin değişebileceğini ve hatta el değiştirebileceğini hesaba katmak şarttır.

Ve bunun sonucu olarak da mutlaka bir “B” planı yapmalısın.

İşte bunun yokluğudur bugünkü tüm sıkıntıların nedeni.

Daha doğrusu halkın çektiği çilenin nedeni diyelim..

Halk çile çekiyor.

Hükümet ile sendika kafa kafaya gelmiş biri diğerinin geri adım atmasını bekliyor.

Ama halk çile çekiyor.

Biri diğerini daha fazla itmeye başlıyor.

Diğeri de buna aynı şekilde karşılık veriyor.

Fakat halk hala çile çekiyor..

Taraflar takviye kuvvetler ile itişmeyi artırıyor.

Halkın çekmekte olduğu çile de artıyor.

Peki nereye kadar..?

Halkı düşünen var mı..?

Yok..!

Halk bu olayda bir figüran muamelesi görmekte.

Ama olumsuz etkiyi ise başroılde yaşamakta..

Bakalım daha ne kadar dayanacak..

Bunu bilemem..

Tek bildiğim,

yazık bu halka..