Suriye’de Geçici Hükümetin kurulması ile durum Türkiye'nin desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO) ile ABD’nin ismini değiştirerek desteklediği Suriye Demokratik Güçleri (SDG) oluşumları arasında bir güç gösterisine dönüştü.
Bu sözde güç gösterisinde, taraflar arasında eşitlik yok ve çok dengesiz.
Suriye Milli Ordusu (SMO) ve Heyet Tahrir Es-Şam (HTŞ) birlikte Suriye’nin büyük bir kısmında kontrolü sağlamışken ABD’nin adını SDG’ye dönüştürdüğü PKK/YPG oluşumu, bölge halkından gördüğü desteği yitirmiş olmasından dolayı, saklanma, silah temini, silah taşınması, yerel istihbarat, tahdit ve baskı gücünü de tamamen yitirmiş durumda. Bu nedenle de ABD, son on yıldır ilk kez Orta Doğu'da özellikle de Suriye’de çok çaresiz bir duruma düştü.
Türkiye, Hafız Esat ve Beşar Esat hükümetlerinin 1980’li yıllardan başlamak üzere kendi toprakları içinde PKK’nın kuruluşuna ve var oluşuna izin vermelerini ve de terörist başını topraklarında barındırmalarını unutmuş değil. Sonradan Türkiye’nin “Savaş Nedeni” uyarısı ile terörist başını sınır dışı etmiş olmalarına rağmen PKK’nın Suriye toprakları içinde barınmasına ve Türkiye’ye karşı terör saldırılarında bulunmasına izin vermelerini ve imkan sağlamış olmalarını da unutması mümkün değil.
Terör örgütleri yerel halktan destek alamadıkları zaman yok olmaya mahkumlar. Suriye’nin birçok bölgesinde yerel halk silah tehdidi altında bugüne değin eski ismi ile PKK/YPG, yeni ismi ile SDG’ye destek vermek zorunda kalmıştı ama artık bu destek bitmiş durumda. SDG’nin hedefi kurulacak yeni Suriye Hükümetinde söz ve sandalye sahibi olmak ama bu kayıtsız koşulsuz Türkiye’nin “olur”una bağlı.
Bu “olur” nedeni ile ABD bir çıkmaz içinde ve Suriye'de etkin olabilmek için Türkiye ile pazarlık/anlaşma zorunluğu içine girdi. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’in Türkiye’yi ziyareti laf ola değildi.
Perdelerin arkasında yapılan “Al-Ver” pazarlığında Türkiye’nin eli hayli güçlü. ABD karizması çizilmesin, Suriye’de varlığını sürdürebilsin diye Türkiye’nin önüne;
Adalar Denizinde (Ege) Türkiye-Yunanistan ihtilafının Türkiye lehine çözülmesi,
Kıbrıs konusunda Türk görüşünün kabul edilmesi,
Suriye’nin yeni döneminde Türkiye’nin söz sahibi olması,
Katar-Türkiye-AB doğalgaz boru hattının gerçeğe dönüştürülmesi, gibi bir dizi seçeneği koyduğu veya parti parti koyacağı kesin.
Dış politika ve devletler arası ilişkiler böyle bir şey ve kazan-kazan temelli.
Rusya’nın finansal menfaat karşılığı Beşar Esat’a sığınma hakkı vermesi ile Esat, Irak lideri Saddam Hüseyin ve Libya Lideri Muammer Kaddafi’nin akıbetinden kurtuldu. Buna karşılık Rusya’nın da, Suriye’de Esat döneminin son bulması ile Suriye’deki askeri üslerini kapatması ve Suriye’yi terk edecek olması, Suriye Hava Sahasını koruma ve kollama görevinden vazgeçmesi buna çok güzel bir örnek.
Rusya, bu kararı ile Ukrayna savaşı ve Esat hükümetini korumak için ikiye böldüğü askeri gücünü tekrardan birleştirme imkanını yakalayacak ve siyasi saygınlığını yitirmemiş olacak.
Kazan-Kazan işte böyle bir şey.
Önümüzdeki dönemde Türkiye, akılcı bir siyasetle sığınmacılar üzerinden oluşturduğu “Kültür ve dil” ortaklığı ile Suriye halkıyla omuz omuz yürümeye devam edecektir. Türkiye’nin, Suriye'deki Kürtleri terör örgütü PKK'dan ayırarak Suriye’de yaşayan Kürtlerin ve diğer etnik grupların meşru temsilcilerinin yeni Suriye Hükümetinde yer alması sağlayarak, Suriye’nin hem toprak bütünlüğünü hem de etnik grupların birleşmesini sağlayacağı kesindir.