Dünyanın birçok bölgesinin ekonomik, siyasi ve askeri olarak adeta bir ateş çemberi statüsünde olduğunu görüyoruz.
Nereye baksak, nereye gitsek yanan bir ateşi, ısınan suları ve soğuyan havaları görüyoruz duyuyoruz.
Ukrayna’da, Ege’de, Ortadoğu’da, Afrika’da, Afganistan’da, Doğu Akdeniz’de savaşa ramak kala durumları ile karşı karşıya kalmaktayız.
Diplomatik ve insani gayretlerin de maalesef yetersiz kaldığına tanık oluyoruz.
“Neden yeteriz kalıyoruz?” sorusuna bir bakalım.
Çünkü ulusların menfaatlerinin bileşkesi ile beklenti katsayılarının uyuşmadığı bu konuda da hiçbir ortak noktanın tesis edilemediğini gözlemliyoruz.
Çıkar ağları bileşkesinde bir ortak payda tesis edilmesi günümüzde mümkün olmadığından dolayı “Ateş Çemberi” ortamını yaşamamız da kaçınılmaz hale geliyor.
Oysa diyalog, diplomasi, iyi niyet misyonu çerçevesinde her problem ister ikili ister çoklu olsun mutlaka uygun bir çözüm noktasında tarafları buluşturmanın imkansız/çaresiz olmaması gerekirdi diye düşünüyorum.
Eğer sizin karşınızda bir egemenlik sorunu ya da bir toprak işgali sorunu yoksa şahsi görüşüm uygun bir çözüme ya da anlaşmaya varılabileceğidir.
Ancak günümüz parametreleri ve dinamikleri çerçevesinde başta ekonomi ve siyasi olmak üzere; anılan egemenlik ve toprak bütünlüğü kavramlarının önüne geçmesinden dolayı savaşa teğet bir ortama maruz bırakılarak yaşamak zorunda olduğumuz gerçeğidir.
Bu gerçekler analizi ışığında çok uluslu çıkar ilişkilerinin bileşkesini yaratmak, insanlığa sahip çıkarak; bir denge politikası izlemek de son derece önemlidir.
Esasında ateş çemberi bahsettiğimiz konularda çıkarların çatışması sonucu adını alıyor ve insanlığı tehdit ediyor.
Örneğin küresel aktör ABD bugüne kadar Türk-Yunan ilişkilerinde denge politikası izlediği için anılan ateş çemberi büyük bir savaşa dönüşmemiştir.
Ancak gelinen noktada Türk-Amerikan ilişkilerinde malum ve güncel sorunlar nedeniyle ayrıca yaklaşan Amerikan seçimlerinde Yunan-Ermeni lobilerinin etkinliği nedeniyle ABD, Yunanistan odaklı kışkırtıcı bir politika izleyerek öteden beri süregelen Türk-Yunan klasik dengesini değiştirmiştir.
Bir proje ülkesi olan Yunanistan’ın da kendisini Bizans’ın mirasyedisi olarak görmesi ve Megali İdea denilen ve yedi bölümden oluşan sözde hedeflerinin üçünün dış aktörlerin destekleri ile gerçekleşmesi, kalan dört hedefleri konusunda kendilerini hesapsız bir cesaretlendirme içerisine sokmuştur.
O nedenle yakın bir gelecekte muhtemel bir savaşın ayak seslerini duymak olasılık dahilinde olabilecektir.
Tabii böyle bir askeri güç mücadelesi, Yunanistan için sonun başlangıcı olacak ve vahim sonuçlar da doğuracaktır.
Aslan ile kedinin kavgasının skoru her halükarda bellidir.
O nedenle maceradan ve kendi kendini imha etmekten kaçınması, Yunan Halkı için elzemdir.
Akıl, mantık, diyalog ve işbirliği esas ve usullerini bir an evvel geliştirmeleri başta kendilerinin ve herkesin yararına olacaktır.
Sağlıklı, huzurlu zamanlar dilerim