Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar’ın seçim çalışmaları kapsamında hazırlanan tanıtım videosunda yaşadığı duygusal anlar üzerinden yürütülen sistematik saldırılar, yalnızca bir bireyin değil, doğrudan devletin ve onun meşru kurumlarının itibarına yönelmiş alçakça bir suikast girişimidir.
Sayın Tatar’ın gözyaşları, bu topraklarda verilen varoluş mücadelesine, halkıyla kurduğu gönül bağına ve KKTC’nin bağımsızlığına duyduğu derin bağlılığın en insani dışavurumudur.
Ancak ne yazık ki, bu samimi duygu hali, art niyetli çevrelerce ajite edilmiş, çarpıtılmış ve siyasi linç kampanyasına dönüştürülmüştür. Sosyal medyada organize şekilde yürütülen bu saldırıların arkasında, yıllardır KKTC’yi içten içe değersizleştirmeye çalışan bir azınlık zihniyeti vardır.
Bu kesimler, Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsında, aslında şunlara saldırmaktadır,
KKTC’nin meşruiyetine...
Yüce Türk Milletinin Kıbrıs davasındaki kararlılığına...
Ve en nihayetinde, Devletin Bağımsızlık Sembolü Olan Cumhurbaşkanlığı Makamına...
Gözyaşı gibi en insani bir tepkiden bir zayıflık ya da acizlik üretmeye çalışanlar, aslında kendi ahlaki çöküntülerinin ve nefret siyasetiyle beslenen boşluklarının farkında değildir.
Bunlar Hastalıklı Tiplerdir.
İtibar suikasti dediğimiz şey tam da budur...
Sayın Tatar'ın, verdiği her görüntüden ve her söyleminden bir siyasi linç ve yıpratma kampanyası organizasyonu içinde olanlar, her defasında, karşılarında bu ülke için mücadele eden bizleri bulacaklardır. Sayın Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar vatanımızda çok büyük bir kitle tarafından sevilip sayılmaktadır.
Gerçekten kopuk, bağlamdan uzak, niyet okumaya dayalı, manipülasyon dolu gazete haberleri ve sosyal medya yorumlarıyla bir insanı ve onun makamını karalamaya çalışmak aşağılık bir iştir.
Bu itibar suikasti konusunu kendine meslek edinmiş, başta sol siyaset ve federasyon adına kalemşörlük yapan, bu LAĞIM ve ÇAMUR MEDYASI, bir sosyal virüs gibi insanlarımızı, toplumumuzu zehirlemekte, ruh hastası etmektedir.
Bu durum artık sadece bir eleştiri hakkı değil, sistematik bir karalama ve yok etme girişimidir.
Unutulmamalıdır ki, Cumhurbaşkanlığı makamı herhangi bir siyasi figürün ötesinde, bir halkın iradesini temsil eden en üst düzey kurumdur. Bu kuruma yöneltilen mesnetsiz saldırılar, halkın değerlerine, devletin egemenlik hakkına ve Anayasal düzene yapılmış bir saygısızlıktır.
Sayın Tatar’ın gözyaşlarını bir aşağılama vesilesi gibi sunmaya çalışanlara sormak gerekir,
Aynı hassasiyeti başka siyasetçilerin duygusal anlarında neden göstermiyorsunuz,
Sizin için duygu, sadece belirli ideolojik kesimlerin tekelinde mi meşrudur,
Kıbrıs Türk halkının haklı davasına ömrünü adamış bir liderin duygulanmasını neden bu denli rahatsız edici buluyorsunuz,
Bu sürecin en çarpıcı tarafı, sosyal medya platformlarında sahte hesaplar, anonim profiller ve belirli ideolojik gruplarca yürütülen koordineli bir kara propaganda çalışmasıdır.
Yalanla, çarpıtmayla, sahte haberlerle, videolarla kamuoyunu manipüle etmeye çalışan bu kişiler, açıkça toplumu kutuplaştırmakta, nefret ortamını beslemekte ve alçakça kamu düzenini bozmaya çalışmaktadır.
İnsaf, Vicdan ve Devlet Aklı Nerede...
Sayın Ersin Tatar, ülkemizin Cumhurbaşkanıdır.
Ona yöneltilen haksız ve mesnetsiz ithamlar yalnızca kişisel bir husumet değil, toplumsal barışı ve devlet ciddiyetini tehdit eden birer sabotajdır.
Siyaset yapmak, fikir üretmek, muhalefet etmek demokratik bir haktır. Ancak bu hak, iftira, ajitasyon, duygu sömürüsü, itibar suikasti ve devlet düşmanlığı zeminine oturamaz, oturtulamaz.
Bu ülke, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, liderlerine saygıyı, makamına hürmeti bilen, geçmişini unutmayan, geleceğine sahip çıkan bir halkın evidir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın gözyaşları, zayıflığın değil, sorumluluğun, samimiyetin ve yüreğiyle konuşan bir liderin göstergesidir.
Onu bu duygusallığı üzerinden linç etmeye çalışanlara karşı cevabımız nettir,
Bu halk duygusuz, linç kültürünü alışkanlık haline getirmiş siyasilere değil, yüreğiyle Kıbrıs Türkü'nün bağımsızlık ve egemenlik davasına bağlı liderlere güven duyar.