Doğu Akdeniz’de bugün yaşananları iyi analiz edersek Türk’ün hak ve menfaatlerinin uluslararası hukuk kurallarına uygun olarak sunulmasında ne kadar haklı olunduğunu açıkça görebilirsiniz.
Türkiye defalarca açıklamalarda bulunarak buradaki uyuşmazlıkların diyalog ve işbirliği esasları temelinde ve iki taraf arasında kalıcı bir çözüme kavuşturulması gerektiğini en yetkili ağızlardan vurgulamıştır.
Bu bölgede sembol ismiyle “Mavi Vatan”da sürekli olarak sorun çıkaran, problemin kendisi olan hep Yunanistan olmuştur.
Her seferinde güvendiği dağlara karlar yağmasına rağmen yine akılları başına gelmiyor.
Tarihten ders almıyorlar.
Bakınız Ağustos Türklüğün ve Osmanlı’nın zaferler ayıdır.
Büyük Taarruz’un 100. yılını kutladığımız bu anlamlı ve onurlu günlerde 100 yıl önce nasıl sonucu belli karanlık bir maceraya atılmışlar ise bugün de aynı çizgide aynı dehlizde ilerlemeye hevesli görünüyorlar.
Batılı aktörlerin ve ağabeylerinin sırtlarını kendi menfaatleri uğruna sıvazlayarak ileri karakol gibi kendilerini sahaya sürmekteler.
Tarihi gerçekleri iyi analiz edecek ehil insan kıtlığı yaşıyorlarmış gibi olmayacak hayaller peşinde beyhude zaman harcamaktalar, kendi bekalarını hiç düşünmeden anlamsız hareketlerine ve Türkiye’yi ve KKTC’yi suçlamaya devam etmektedirler.
Bu yol onlar için çıkmaz yoldur.
Doğu Akdeniz’de Türkiye olmadan ya da Anavatan Türkiye’yi çeşitli usul edep dışı oyunlarla devre dışı bırakarak bir yere varmak imkansızı oynamak ile eşdeğerdir.
En uzun kıyı şeridine hakim olan (1870 km.) ve en çok deniz yetki alanına sahip olan Türkiye’yi her ne gerekçe ve hangi sıradışı oyun ile denklemin dışında tutmaya çalışmak ne akıl ile ne hukuk ile ne de hakkaniyet ile bağdaşmaktadır.
Unutulmasın ki Türkiye deniz yetki alanlarını ve sismik sondaj faaliyetlerini tam 19 yıl önceden BM’ye deklere etmiştir.
Sonuç olarak, Türkiye gerek bu bölgede gerekse diğer harekat alanlarında global anlamda yükselen güç olmaya devam edecektir.
Mavi Vatan’da, semalarında ve kara sınırlarında haklarını ve egemenliğini azimle ve kararlılıkla her zaman olduğu gibi hassasiyetle korumaya devam edecektir.
Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Yazıma son verirken Türklerin Anadolu’ya girişinin ve Büyük Taarruz ile Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin yıldönümlerini, Türklük dünyasını saygı ve sevgi ile selamlayarak kutluyorum.
Ulu Önder Atatürk’ün de dediği gibi, “Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır”.
Müteakip yazı ve fikirlerle görüşmek üzere, sağlıklı, huzurlu zamanlar dilerim.