Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu Çalışanları Sendikası (El-Sen) Başkanı Çağlayan Cesurer, “2 yıldır bakımı yapılmayan ve yağ kaçıran ısısı kontrol edilmeyen cihazlar zorla çalıştırıldı. Bu çok riskli bir durum. Bu cihazlar yanabilir veya patlayabilir” dedi.
Bu söylediklerinden utanmadı ve Cesurer, Teknecik’te yaşananlarla ilgili yaptığı açıklamada, “Bu nedenle AKSA ekibi sabah santrali terk etti ki olacaklardan El-Seni sorumlu göstersinler” şeklinde konuştu.
Özerk ve profesyonel bir yapıyla sorunun çözülebileceğini belirten Cesurer, "Arabanızın ısısı artarsa, yağ akıtırsa sürmeye devam eder misiniz? Aksa'nın Teknecik'te yaptığı budur” şeklinde konuştu.
Adama sormazlar mı Sayın Cesurer?
2 yıldır neredeydiniz.
Arabanız arızalanınca yolun ortasında bırakır evinize gider hiçbir şey yokmuş gibi oturur musunuz?
Bu sorunu biliyordunuz da neden gereğini yapıp olayın bu hale gelmesine müsaade ettiniz.
Sizlerde, hükümetler kadar bugünlere gelinmesinde sorumlusunuz.
Başbakan Ünal Üstel şöyle demiş.
“Bir insanın, halkın can ve mal güvenliğine yaptığı bu saldırıların, devletin malına ve kendi ekmek teknesine bilerek ve isteyerek verdiği bu zararların, sendikal mücadele ya da hak aramakla ilgisi yoktur.
Yaşananlar asla doğru değildir. Yaşananlar karşısında harekete geçmemek, meydanı halka zarar verenlere ve halka zarar verdiklerini bile bile onları destekleyen muhalefete bırakmak, halkı karanlığa mahkum etmekle eş anlamlıdır.
Bilinmelidir ki; Halkın çıkarları ve birilerinin çıkarları arasında tercih yapmak zorunda kaldığımız her koşulda halkın çıkarlarının yanında olacağız.
Biz, devlet adına, hükümet olarak gereğini yapmaya devam edeceğiz.
Bu konuda, asla taviz vermeyeceğiz.
Halkımızın refahı ve huzuru için gerekli adımları atmaya devam edeceğiz.
İnanıyorum ki; en kısa sürede sağduyu galip gelecek, halkımıza, ekonomiye ve santralimize milyonlarca liralık zarar veren bu eylemler sonlandırılacaktır.”
Yukarıda iki kitle temsilcisinin basına vermiş olduğu demeçleri birebir verdim.
İkisinin de ortak söylemleri vatandaşın mağdur edilmemesi ve bulundukları makamların kendilerine verdiği yetkileri nasıl kullanamadıkları yönünde ifadeler içermektedir.
Seçilmişlerden beklenen halkın mağdur edilmesi değil daha kaliteli bir yaşam sağlamalarıdır.
Artık vatandaşın seçilmişlerde dahil devletin kurumlarına da güveni kalmamıştır.
Burada tüm mağduriyeti yaşayan vatandaştır.
Neresinden tutsan elinde kalan bir sistem ve bu sistemden rant sağlayan tüm kokuşmuş yapılar, oyunlarını vatandaşın çaresizliği üzerinden oynamaya çalışmaktadırlar.
Liyakatini kaybetmiş bir yapı, sorumluluklarını unutmuş kurumlar, sadece yaşamak için mücadele eden canlılar gibi hareket etmektedirler.
Ne gündemlerinde nede sorumluluklarında, vatandaş için kaygıları bulunmamaktadır.
Tek arzuları ve niyetleri; oturdukları koltukları ve elindeki makam gücünün gitmemesi yönündedir.
Bunların yaptıkları “mahalle yanarken saç tararmış” misali.