Adını bile unuttum.
Soyadı aklımda kalmış, “SAÇINTI”.
KKTC’ye gelmiş ve “Lefkoşe’deyim” deyivermiş.
Demez olaydı.
Lefkoş kısmına dek doğru, ama sonuna A değil E demiş.
Külliyen kızdık.
Külliyen yürü be işine dedik.
Şimdi bu zat bildiğini tekrar etmiş aslında.
Birey olarak bütün suçu bu.
Duyduklarını doğru zaanetmek.
Ne Kıbrıs Türkü’ne , ne de Lefkoşa’ya bir kastı yok.
Eminim.
*****
Ve lakin…
Bu Kıbrıs Türkü neler duydu, neler gördü.
Mesela KKTC açılımını şöyle duyduk:
KUZEY KIBRIS TÜRKİYE CUMHURİYETİ.
Hem de ne ağızlardan.
Hata payının sıfır olması gereken ağızlardan.
Kızdık, ama sineye çektik.
Mesela şunu da duyduk ;
“KKTC, 82. İlimizdir”
Devlet olmaya çalışırken.
Rum ve dünyaya Devlet olduğumuzu kanıtlama derdindeyken.
******
Bitmedi elbette.
Baf Ülkü Yurdu yarı amatör halde debelenirken.
Taptığımız Fenerbahçe, AEK Larnaca ile karşı karşıya.
Hem de resmi maç ve UEFA’da.
Bitti mi?
Bitmedi.
E bir de ekleyin son 2 yılda UBP Başkanlık maceralarını.
E, buna bir de ekleyin Ersin Tatar serüvenini.
******
İşte budur Saçıntı’nın bir harfe kurban ediliş sebebi.
Marifet Lefkoşa’nın Lefkoşe’ye dönüşümü değil.
Mesele çok daha büyük.
Halk bilmek istiyor ne olduğunu.
Bilmek istiyor neci olduğunu.
Bilmeli gerçekten de;
Bir Devlet mi KKTC gerçekten de?
Yoksa Devletçilik oynayan bir topluluk mu?
İşte bütün mesele de bu.