Suyun Ateşini
Kim söndürecek?
Feriha Altıok
‘Nasılsın Şerif’, diye sordu Güvercin.
Gökyüzünün maviliklerinin tadını çıkarmış,
arkadaşının yanına yarenlik etmeye gelmişti.
‘Son zamanlarda, yürek yürek diye tutturduk.
Farkında mısın Şerif?
Bu konuya neden bu kadar çok takıldık?’
‘Şimdi neden bunu sorguluyorsun güvercin?’.
‘Sanki hep akıl akıl davranmak pek doğru gelmemeye başladı bana.
Belki de akıldan vazgeçmek gerek’.
‘Ne diyorsun güvercin?
İnsanın en önemli özelliği akıl sahibi olması.
Ondan vazgeçmek mümkün mü?’.
‘Herşeyi abarttığımız gibi,
insan aklını ve değerini de abartmış olamaz mıyız Şerif?’.
‘Akıl yoksa bende yokum güvercin’.
‘Günlerdir aklın kimyası diye, beynimi yedikten sonra,
akıl yoksa ben de yokum mu diyorsun?
Senin akılla bir derdin var. Farkında mısın acaba?’
‘Abartma istersen güvercin.
Geçen gün ne demiştik?
Farklı bir şey söylemiş olamam’.
‘Aklın kimyasını tanımlamıştın, Şerif. Aklın kimyası, korka korka adım atar, çok temkinlidir, sürekli savunma yapar, savunmak için bile saldırmayı seçer. Bu yüzden kolay kolay yıkılmaz, demiştin’.
‘Evet ama sende, böyle yaşamak, korkak, yarım bir dünya da varolmaktır, diye itiraz etmiştin.
Üstelik yarım bir dünya da, akıldan güç alınsa da nasıl özgürce yaşanabilir, diye sormuştun güvercin’.
‘Soru cevap mı oynuyoruz Şerif? Ben de senin, ‘korkarak, hep korunaklı ve güvenli limanlar aranarak, oralarda saklanarak yaşanamaz. Yaşamın özü, dalgaların gidişine ayak uydurmaktır, deyişini hatırlıyorum’.
‘ Bir duralım ve baştan başlayalım güvercin.
Akıldan vazgeçmek derken, ne demeye çalışıyorsun Güvercin?
Onu anlamak istiyorum’.
‘Aklın öne çıkarıldığı modern zamanlarda, fiziksel dünyanın etkisiyle insanlığın akıl yeteneğinin gelişip, öne çıkarılmasıyla, bilimsel ve teknolojik birçok keşif yapıldı Şerif.
Bu keşiflerin başlattığı değişim ve dönüşümler, materyalist bir yaşam biçimi yarattı.
Aslında etik değerler başta olmak üzere insanlık değerlerinin metalaştırılmasından söz ediyordum.
Her şeyin aşırılığı gibi, salt akılla düşünmenin de yetersiz kaldığını söylemeye çalışıyordum’.
‘Aklın yetersiz kalması derken?’.
‘Aklın, fiziksel ve sabit bir dünyanın varoluşuna göre çalıştığını, aklın aşırılığının ve her şeyi akla bağlamanın yarattığı kısırlıktan bahsediyordum’.
‘Eğer insanın en önemli yeteneği akıl sahibi olması ise, aklın yarattığı kısırlıktan nasıl bahsedebilirsin?’.
‘Hemen saldırıya geçme Şerif’, diye mırıldandı güvercin.
‘Aşktan bahsederken bile, akla sığınan sen değil misin güvercin?’.
‘Sen de durup durup, akılla oynamıyor musun Şerif?’
‘Akılla oynamak derken, ne demeye getiriyorsun?’
‘Akılla oynamaya da alışılıyor, güvercin.
O bile sıkıcı, yeknesak hale geliyor’.
‘Ne demek sıkıcı hale gelmek Şerif?’
‘Aklın olanla ilişkisi, olanın olmakta olanla ilişkisi, aklın olmayla ya da olmakta olanla ilişkisi…’.
‘Bak gördün mü?
Kendi kendine, olduğun yerde dönmeye başladın.
Kendi kuyruğunu yakalamaya az kaldı.
Rutin dedin, sıkıcılık dedin.
Ne demeye getiriyorsun?’
‘Hep aynı olmak diyorum Güvercin’.
‘Geriye başka ne kaldı ki?’.
‘Aklım, asla durmuyor, güvercin. Aklım olanı, olması gerekeni, gelecekte olanı kurguluyor. Bir yandan da kurguladıklarıyla kavga ediyor, hoşuma gitmeyenlerini engellemeye, düzeltmeye çalışıyor’.
‘Aklın bunlarla meşgulken, sen ne yapıyorsun Şerif?’.
‘Ne yapayım, ben de aklın kurguladıkları içinde debelenip duruyorum.
Böyle olmak istemiyorum, güvercin.
Ne aklımın bana bu kadar baskı uygulamasını ne de aklımın beni bu kadar kontrol etmesine izin vermeyi istemiyorum.
Evet deyip razı olmakta, hayır diyerek direnç göstermekte aynı derece de yorucu…
Bir şey olsa, benim bu yorgunluğumu ortadan kaldırsa…
Bedenim dinlemiyor beni.
Zihnim yorgun, duygularım yorgun’.
‘Zihninin yorgun olmasının nedeni, beceriksiz aklın Şerif’.
Bu beceriksizlik, seni aşağı çekiyor, görmüyor musun?’.
‘Haklısın.
Kafamın karışıklığını geri de bırakmaya çalışmam, aklıma çekidüzen vermem ve kendimi koyvermekten vazgeçmem gerekiyor güvercin’.
‘Belki de sadece odaklanman gerekiyordur Şerif.
Gözünün gördüğünün ötesine,
görünmeyene odaklanmak…
Üstelik olasılıklar için ümit aramak, ne kadar boş bir çaba değil mi?
Yaşamı geriye dönmek için, kimin umudu olabilir ki?
Belki de önce bağlı kalmanın ve bağlanmanın, sadece akla güvenmenin, aklın bizi kitlediği yerlerde takılı kalmanın, hiç bir işe yaramadığını kavramak gerekiyordur’.
‘Konuşmanın bağlamını ortadan kaldırdın güvercin.
Ne dediğini hiç anlamıyorum’.
‘Belki de her daim akla sığınmaktan vazgeçmek,
yeniden güvene, sevgiye ve hoşgörüye dönmek gerekiyordur Şerif’.
‘Belki de sadece kendine dönmek gerekiyordur’, dedi Şerif.
Ne dediğini, aslında kendi de bilmiyordu…
‘Boş hayallerin sığlığı, gözümüze batıyorsa…
Ve yine de kendimizi hoşnut etmek adına,
son sürat koşmaya devam edip, hiçbir yere varamıyorsak?’.
‘Belki de bu çabalardan yorgunuzdur, Güvercin.
Hiçbirisini de istemediğimiz olasılıklar arasında,
belirsizlikle kıskıvrak yakalanmış
ve donmuş kalmış bile olabiliriz.
Bir yanda ne yapılması gerektiğini bilmek, yine de bunu yapmayı istememek,
diğer yanda başka hiç bir seçeneğinin olmadığını zannetmek…’.
Bu, aslında, kırk katır mı yoksa kırk satır mı, durumu değil midir Şerif?’.
‘Tamam artık’, diye bağırdı Şerif.
‘Ne söylemek istiyorsan, açıkça söyle güvercin.
Lafı dolandırıp durma’.
‘Yaşam, farkındalığını gösterdiğin yerlerden akar.
Farkındalığının seni yönlendirdiği algılara bakarak,
yaşamın akışını dinleyerek,
ne olduğuna bakarak,
doğruyu, iyiyi ve güzel olana ulaşabilir, onu seçebilirsin.
Duygular Şerif, duygular herşeydir.
Akla bu kadar taviz verdiğin yeter.
Yaşama duygularınla bak,
duygularınla yaşama katıl…
Çünkü yaşam sen ne gösterirsen, onu sana geri gönderen bir aynadır.
Yaşamın ritmini yakala…’.
‘Güvercin, aklımla oynamayı bırak lütfen.
Bana ne söylemek istiyorsan açıkça söyle gitsin’, diye söylendi Şerif.
Bıkkın bir hali vardı artık.
‘Öyle olunca hiç zevki kalmıyor ki Şerif’, diye güldü güvercin.
‘Güvercin’, diye isyan etti Şerif.
‘Tek bir soruyla da sana derdimi anlatabilirdim Şerif.
Ama cevabı bulabilir miydin, pek emin olamadım’.
‘Ne sorusuymuş bu güvercin?’.
‘Akıldan vazgeçersek, suyun ateşini kim söndürecek?’.