Gerçeği
güzel bulanlardan
olabilir misin Güvercin?
‘Nasılsın güvercin’, diye sordu Şerif. Adanın sakin ve yumuşak havasında sohbet ediyorlardı.
‘Bekliyorum Şerif, ada da yaşamın yavaş akışına ayak uydurmayı bekliyorum’.
Güvercin, sakince yaşamaya çalışıyor, günlerini yapması gerekenlerle dolduruyordu. Hayatı boyunca en çok yaptığı şey, beklemekti Güvercin’in. Belki de bu durum, aceleci güvercinin kendilik algısına göre böyleydi. Beklemek, güvercine çok zor gelirdi. Zira ruhsal olarak son derece olgun olmasına ragmen, iş beklemeye gelince, gerçek bir ergene dönüşüyordu. Oysa beklemeyi yaşamak, bizzat beklemenin kendisi, güvercinin tüm yaşamını anlatır gibiydi.
Zamanın geçişini beklerken, uçarak dinleniyor, her zamanki uçuş düzenine uyarak uçuyor, uçuyor, uçuyordu... Günler ağır ağır geçerken, Güvercin her zaman ki gündelik yaşamını sürdürürken, yavaş yavaş sakinleşiyordu. Garip bir sakinliği vardı artık, hem de fazlaca garip...
Sanki gerçeğin peşine düşmeyi bırakmış, güzellik arayışından vazgeçmiş gibiydi.
Belki de gerçek, tam tersiydi.
Merak ediyordu Şerif. Güvercinin bu dinginliğinin sebebi, yaşamın anlam arayışına devam etmek miydi yoksa gerçeğin peşinden mi koşuyordu?
Arayışından hiç vazgeçmez miydi, Güvercin? Yorulmak nedir, bilmez miydi?
Güzellikteki gerçekliği mi yoksa gerçeğin güzelliğini mi arıyordu güvercin?
Güvercin güzellik arayışının, özünde gerçeklik arayışı olduğunu keşfetmiş olabilir miydi?
‘Sana bir şey sormak istiyorum güvercin.
Güzellik ve gerçeklik aynı şey olabilir mi?’.
‘Neden bahsediyorsun Şerif?’.
‘Senin gerçeği, güzel bulmandan bahsediyorum’.
‘Hangi güzelden bahsediyorsun Şerif? Aklım karıştı’.
‘Senin arayışını soruyorum Güvercin’.
‘Hangi gerçeklikten söz ediyorsun Şerif?
Güzellikteki gerçeklik olarak doğadaki güzelin gerçekliğini mi,
yoksa estetik bir güzellik gerçekliğini mi sorguluyorsun?
Sorusunu kendi cevapladı Güvercin.
‘Doğadaki güzeli, doğanın güzelliğini sormuş olmalısın.
Estetik güzelin, gerçekliği çok farklıdır, daha farklı anlatmak gerekir.
Benim aradığım gerçekliğin güzelliği, doğanın ve doğallığın kendine özgü güzelliğindeki gerçekliktir’.
Birden içinde bir aydınlanma hissetti Şerif.
Acaba güvercin gerçeğe ve gerçeğin güzelliğe ulaşmış ve ondan dolayı mı bu kadar sakinlemişti?
Bilmiyor, bilemiyordu…
Bilemediği için de daha çok merak ediyordu Şerif.
‘Son zamanlarda hiç sesin soluğun çıkmıyordu, sadece durup dinlenmeden çalışıyor, neredeyse hiç eğlenmiyordun! Beni çok merak ettirdin. Farkında mısın,” diye konuşmayı açmaya çalıştı.
‘Yaşamı ciddiye alarak, sakin ve samimi olmak gerekiyor,’ dedi Güvercin.
‘Yoksa bu yüzden mi, daha az konuşmaya, sakin ve yavaş hareket etmeye başladın’.
‘Yaşam, sessizlik sakinlik ve uyum bekliyor, Şerif.
Yaşama saygı duyarak, onu dinlersek, o zaman, yaşamda bizimle konuşmaya başlıyor’.
‘Yaşamı daha iyi dinlemek için mi yavaşlayıp, susmaya çalışıyordun?
Onun için mi, böyle yavaşladın, suskunlaştın, Güvercin?
Böyle davranarak, adadaki yaşama alışmaya çalıştığını sanıyordum’.
‘Evet, öyle ama… ‘.
Bir an durdu, Güvercin.
‘İkisi de aynı şey değil mi?’.
‘Evet, haklısın’, dedi Şerif.
‘Ama durmak, hiç kımıldamamak, canlılığın doğasına çok aykırı Güvercin.
Durmak demek, ölmek demek, ölmeye yatmak demek’.
‘Hayır Şerif, ben başka bir şey söylemeye çalışıyorum.
Yaşamla olan ilişkimi yeniden yapılandırıyorum.
Yaşamı daha iyi öğrenmek istiyorum.
Yaşamla birlikte akmak için, yaşamı dinlemeye çalışıyorım’.
‘Bu ne demek, Güvercin?’.
‘Yaşamı yavaşlatmaya ve olabilirse durdurmaya çalışıyorum işte’.
“Hayır, güvercin yapma.
Kendini kandırabilirsin ama yaşamı asla.
Çok bilmiş aklın, yeni hesaplar beşinde…
Yeni bir bakış açısı arıyorsun yaşamla olan ilişkinde’.
‘Ne demek istiyorsun Şerif?’.
‘Bilerek ya da bilmeyerek, yaşamla olan ilişkine, ayna olacak bir şey arıyor, bunu da nasıl yapacağını bilmiyorsun’.
‘Ayna mı diyorsun Şerif?’.
‘ne demek istiyorsun?’
‘Yaşamla ilişkini onaylayacak bir aynaya ihtiyacın var’.
Güvercin yaşamla olan ilişkimi onaylamak mı, diye düşündü bir an.
Birden gözlerini açtı, heyecanla baktı.
Yaşam işte şimdi, yeni bir şeyler üretmeye başlamıştı.
‘Yaşamla olan ilişkimize ayna olmak derken, neyi kastediyorsun, Şerif?’.
‘Yaşam her şeyi kayıt altına alır, ne istiyorsan onları sunar.
Yaşamına bak Güvercin,
geçmişini gözden geçir.
Olanları görmüyor musun?
Her istediğini almaya başladığında, olanları durdurup geri gönderebiliyor musun?
İstek ve arzularından gelenler, hep yanlarında zararları ile birlikte gelmiyor mu?’.
Güvercin az biraz anlar gibi olmuştu.
Hiç anlamamış veya yanlış anlamış bile olabilirdi!
Güvercin birden durdu.
‘İşte bunu bildiğim için, hiç kımıldayamıyorumdur belki de’, diye söylendi.
‘Kötü şeyleri çağırma Güvercin, kendine, kazalar, kayıplar çağırma. Yaşamına, kontrol edemeyeceğin şeyleri çağırma sakın.
İstediklerine, çağırdığın şeylere dikkat et.
Yaşamdan güzel şeyler dilemelisin, Güvercin.
Yaşamın her istenileni yapmak gibi kötü bir huyu var.
Ağzından her çıkanı duyuyor, hemen cevap vererek, harekete geçiyor’.
‘Belki de tam bu yüzden duruyor, hareket etmiyorumdur Şerif’.
‘Bu sakinlik ve hareketsizliğin bilgiden mi, yoksa korkudan mı kaynaklanıyor ?’.
‘Sence’, diye sordu Güverin.
‘Korkudan geliyorsa eğer, kendini boşuna korkutma.
Korku enerjisi, yıldırım gibi ansızın çarparak gelir, tepemize konar’.
Şerif’in söylediklerini dikkate almadı Güvercin.
Konuşma da aklına takılan konuya geri döndü.
‘Yaşamla ilişkini aynalamak, dedin.
Ne demek istedin, hiç anlamadım.
Daha açık anlatamaz mısın, Şerif?’.
‘Tersinden anlatayım istersen…
belki de yaşam, kendisiyle olan ilişkini aynalıyordur’.
Güvercin, bu cümleyi ötekinden de karmaşık bulmuştu.
‘En iyisi ben, güneşin batışını selamlamaya gideyim” diyerek, gökyüzüne doğru uçmaya başladı.