Yüzüme dokunan sis,
buralarda durmayarak
başını alıp gidecek…
Mehmet KANSU
Her zamanki gibi Şerif’le konuşuyorlardı.
‘Kendini özgürleştirmek ne demek?’.
‘Yine özgürlük mü konuşalım? Özgürlük hakkında konuşmaktan, hiç bıkmaz mısın güvercin?’.
‘Özgürlük, benim hiç bitmeyen tutkum, ondan nasıl vazgeçebilirim?’.
‘Belki de özgürlük, vazgeçmek demektir, güvercin’.
‘Hayır’, diye kafa salladı güvercin. Tam tersidir özgürlük, hazır olmayı gerektirir. Her an, yola çıkmayı, yolcu olmayı, yoldaşlarla birlikteliği şart koşar.
Yaşamın yeniden yaratım sürecinde, kendi içimizdeki varoluş serüvenimiz, çevremizle ve doğamız arasındaki bakış açısını farklılaştırır, Şerif.
Öte yandan özgürlük varoluşunu tamamladığında, ister istemez köklenmek için bir iklim arar.
Her özgürlük, aslında yeni bir doğuştur.
Özgürlüğe doğru atılan her adım, bir yanıyla geçmişin ölümünü ve bir yanıyla da yeniden varoluşun doğumunu gerçekleştirir.
Süreçle yaşanan bu doğum, öyle bir korku ve titremeyle ortaya çıkar ki çoğu varoluş, ister istemez boşluğa, ölüme kavuşur’.
‘Bana ne anlatmaya çalışıyorsun, güvercin’, diye sordu Şerif.
Aldırmadı, güvercin. Konuşmasına devam etti.
‘Bizzat yaratma sürecinin kendisi öyle bir kargaşa yaratır ki hiçbir şey bu karmaşanın giderilmesine yardımcı olamaz. Artık bu anda gerçekte ciddi bir seçim ve karar verme sorunu yaşanmaktadır’.
‘Yine çok karışık konuşmaya başladın güvercin. Anlattıklarından hiçbir şey anlamıyorum’.
‘Ne yapayım, şerif’, diye mırıldandı güvercin.
‘Özgürlük dedim, sen de vazgeçmek, diyerek zülfiyare dokundun’.
‘Sana özgürlükten vazgeç mi, dedim güvercin’, diye şaşırarak baktı Şerif.
‘Özgürlüklerden ve yeniden doğuşlardan, konuşmuyor muyduk biz?’.
‘Peki ya özgürlük seçimleri, sınırlanmış özgürlüklerle, bu sınırlamalar arasında özgürlüğün seçilmesi karmaşasında ortaya çıkanlara, ne diyorsun güvercin?’.
‘Özgürlük seçimlerimiz, kendimizi ortaya koyar Şerif. Hemen evetlemek ya da hayır diyerek reddetmek, daima birbirini takip eder. Hayır demek, özgürlüğe açılan kapıdır. Yine de, ne olursa olsun reddetmek, olumlamadan çok, olumsuz amalarla ortaya çıkar’.
‘Hayır demek, sence özgürlüğe ve gerçeğe açılan bir kapı mıdır, güvercin? Oysa yaşamın anlamının gerçeğe bağlanarak, ona adanması, bizi aşka, aşkla sevmeye götürmez mi?’.
‘Hangi ara, aşka geldik Şerif?
Aşk ve aşkla sevmek…’.
‘Ancak aşkla sevip bağlanınca, anlam arayışlarımız ve adımlarımız, boşluğa düşmemiş olur Güvercin.
Seçim yaparak, belli bir zaman ve mekana doğru yöneldiğimizde ortaya çıkan değişimle birlikte, ister istemez diğer seçimlerden uzaklaşırız. Bu yüzden, her seçim, bir özgürleştirme yoludur.
Ve her seçim, bir terkedişdir aynı zamanda…’.
‘Yoksa özgürleşmek mi, demek istedin Şerif?
Hangimiz, hangimize bir şeyler anlatıyoruz, karıştırdım artık ben’.
‘Özgürlük, özgürlük diyorsun da hangi özgürlükten bahsediyorsun Güvercin?
Yeni baştan bir kere daha, özgürlüğü konuşalım ister misin, güvercin? Hayır demek, gerçekten özgürlüğe açılan kapı mı yaratır?’.
‘Hadi canım sende’, diyerek güldü Güvercin.
‘Özgürlüğe açılan kapıyı mı soruyorsun Şerif?
Benim özgürlüğüme açılan kapım, her daim uçmaktan geçer...’.
Sonra da kanatlarını açtı, uçarak gökyüzüne doğru yükseldi.
Güvercinin uçuşunu gözüyle takip ederken, gerçekten merak etmeye başlamıştı, Şerif.
Güvercinin özgürleşme tutkusu, gerçekte neydi?
Her istediği zaman, ona kaçma olanağı da yaratıyor muydu?
Neden olmasındı?
Belki de gerçek özgürleşme, böyle başlıyordu…