Eski şarkılar
yağmurlar gibi yağar
yıllar aklanır.

Mehmet KANSU

‘Nasılsın güvercin’, diye sordu Şerif.

Güvercin, artık adalı olmuştu.

‘Tamamen yerleşebildin mi?’.

‘Henüz geldiğim yerle vedalaşmayı bitiremedim Şerif.

Geçmiş, peşimi bırakmıyor’.

‘Güvercin, geçmişle bir türlü vedalaşamıyorsun.

Önemli olan yaptığımız seçimler değil mi?

Hem geçmişle vedalaşman neden gereksin?

Geçmiş, nasıl bırakılabilir ki?

Her zaman ki gibi, canının istediği gibi düşünüyor, anlamak istediğini anlamayı seçiyorsun…

Belki de sadece sadeleşmen gerekiyordur’.

‘Sadeleşmek mi?

Gerçekten böyle mi düşünüyorsun, Şerif?’.

‘Sadeleşmek, hayatta kalmanın en önemli, en kolay yollarından biri değil mi?

Sadeleşme çalışması yaptığında, olanı ve olmakta olanı, çok daha kolay okursun, Güvercin. Böylece kendini ayakta tutacak şeyleri, çok daha net anlarsın’.

‘Sadeleşeyim derken, elinde olanı kaybetmek de mümkün Şerif.

Elinde olan kaybedildiğinde, büyük bir kayıp duygusu ortaya çıkıyor’.

‘Zaten hiçbir şey senin değilse,

nasıl onu kaybetmiş olursun Güvercin?

Gerçek sadece şu anda hissettiğin değil midir?

Eğer sadece kalabalıklarda iyi oluyorsan, neden sürüler ayrılıyorsun?

Sadece bugün yok mu?

Bugün ne yaptığın, ne hissettiğin, çok daha önemli değil mi Güvercin?

Kendinde, neyi iyileştirmek istiyorsun?

Gerçekten kendini iyileştirmek istiyor musun Güvercin?’.

‘Sen ne diyorsun, Şerif?

Ne anlatmaya çalışıyorsun bana?’.

Güldü Şerif.

‘Fark etmek istemiyorsun, yine de Adaya geldiğin andan itibaren değişim denizinde yüzmeye başladın güvercin…

Değişmeye başladığını, fark edemiyor musun?’.

Güvercin gözlerini kırpıştırdı. Bir şeyler hatırlamıştı…

‘Geçen gün sen, değişim için, en kolay sevgiyle iş görür, demiştin Şerif.

Sevgi, yaşam enerjisi ve ışığın gücüdür, diye de eklemiştin’.

‘Haklısın güvercin, sevgi özgürleştirir.

Gerçek özgürlük, dışarıda değil, içindeki sevgi potansiyeli ve sevgi gücündedir.

Sevginin gücüyle, sevgi ve güvenden kaynaklanan bir enerji ışığı yayarsın’.

‘Ne demek istiyorsun Şerif?

Sence sevginin ışığı nedir?’.

‘Bütün canlılar, sevginin ışığından doğmuştur.

Ve ışık saçarlar…

Öte yandan ışık, bilinci temsil eder’, dedi Şerif.

‘Her varlık, bilinci kadar ışık ve enerji saçar…’.

‘Duyguları nereye koyuyorsun Şerif?’.

‘Duygular, farklı frekanslara sahip, enerji ışıklarıdır.

Öfke, nefret, kıskançlık, kibir ve korku gibi olumsuz duygular, sevgi, şefkat, neşe gibi olumlu duygulara nazaran daha düşük ışık saçarlar ve daha az enerjiye sahiptirler.

Öfke gibi düşük frekanslı bir enerji ışığını, bağışlama gibi yüksek frekanslı bir enerji ışığıyla değiştirmeyi seçtiğinde, doğal olarak çevreye yayılan ışığını arttırmış olursun güvercin.

Düşüncelerini seçerek, hangi duygusal enerjilerden kurtulup, hangilerini güçlendireceğine karar vererek, ışığının niteliğini de sen belirlemiş olursun…

Böylece yaptığın seçimlerle, deneyimlerinin doğasını da belirlemiş olursun…

Evren çok adil çalışır…

Büyük tasarıları üstlenene, çok daha fazla yardım edilir…

Ne kadar yardım alırsan al, yine de kendi kararlarını, kendin vermek zorundasın…

Sevginin ışığında, daha kolay yol alınabilir, güvercin.

Sevgiyi, hangi yolla öğrenmeyi seçiyorsun?

Gerçeğin ağacı, öğrenin derken, sürekli aynı soruyu sormaktadır?

Hangi yolla öğrenmek istiyorsun, güvercin?’.

‘Bilmez misin, Şerif, ben ışığım’, dedi Güvercin.

‘Yani ışık olmanın sorumluluğunu taşıyorsun…’.

Güvercin, Şerif’in ne sormaya çalıştığını anlayamamıştı…

‘Ben ışığım’, diye tekrar etti.

‘Işık hep vardı, Güvercin.

Düşünce, ışıktır ama ışığa biçim veren, senin sevgindir, sevgi bilincindir.

Hissettiklerin…

Düşündüklerin…

Davranışların…

Değer ölçülerin…

Ve yaşama biçimin, daima sevginin ışığına yansır.

Yaşama biçimin, sevginin ışığında yol almalı, güvercin.

Yaşama biçimin, sevginin ışığında yol alsın, istemez misin?’.