Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bu yıl, yalnızca bir teknoloji festivaline değil, geleceğe atılan büyük bir adıma ev sahipliği yaptı. Teknofest’in KKTC’de düzenlenmesi, sıradan bir etkinlikten çok daha fazlasıydı. Bu, gençliğe yapılan stratejik bir yatırım; teknolojiyle barışık, üretken ve özgüvenli bir nesil inşa etmenin ilk adımıydı.
Teknolojinin, yapay zekanın, savunma sanayisinin ve yazılım dünyasının küresel güç dengelerini belirlediği bir çağdayız. Bu çağda üretimin dışında kalmak, sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel bağımsızlığı da riske atmak demek. Artık gençlerin teknolojiye yönelmesi bir seçenek değil, zorunluluktur. Çünkü gelecekte söz sahibi olacak olanlar, bugün üretmeye başlayanlardır.
KKTC’deki genç nüfusun en temel sorunlarından biri yönsüzlük. Birçok genç, potansiyelinin farkında olmadan büyüyor. Gelecek kaygısı, üretim eksikliği ve rol modellerin yetersizliği, bu toprakların gençlerini edilgenleştiriyor. İşte bu noktada Teknofest’in taşıdığı anlam çok daha büyük hale geliyor. Bu festival, “Sen de yapabilirsin” diyen bir cesaret, “Bu topraklarda da üretilebilir” diye haykıran bir özgüven kaynağıdır.
Teknofest’in KKTC’de olması, yalnızca birkaç gün süren bir teknoloji şöleni değildir. Bu, gençlerin kendi topraklarında dünyaya rakip olabilecek bir vizyona sahip olabileceğini kanıtlayan bir vitrin, bir umut, bir çağrıdır. “Gelecek, teknolojiyi üretenlerindir” sözü, artık bir slogan değil; KKTC gençliği için yol haritasıdır.
Üreten gençlik, bir milletin teminatıdır. Bilgiye yatırım yapan toplumlar, sadece teknolojiyi değil, geleceği de üretir. KKTC’nin gençleri bu yarışta yerini almak zorundadır; çünkü yarış başlamış durumda ve geride kalanlar seyirci olmaya mahkûm.
Teknofest bir başlangıçtı. Şimdi sıra, bu ateşi söndürmeden devam ettirmekte.