Kuzey Kıbrıs'ta yaz sezonu yaklaşırken takvimler yine dolmaya başladı. Afişler bastırıldı, sahneler kuruldu, mikrofonlar hazır… Peki ya içerik? İşte orada hâlâ aynı soru yankılanıyor: Bu yıl ne farklı olacak?
Ne yazık ki yıllardır aynı döngünün içindeyiz. Aynı sanatçılar, aynı repertuarlar, aynı sunumlar ve neredeyse birebir kopyalanmış program akışları ile festivaller yeniden sahneleniyor. Değişen sadece tarih ve mekan isimleri. Her sene farklı etiketlerle duyurulan “büyük organizasyonlar” içerik bakımından adeta birbirinin karbon kopyası.
Elbette bazı sanatçılar halkın gönlünde taht kurmuştur, bazı isimler adeta birer gelenek haline gelmiştir. Ancak “gelenek” adı altında yıllardır aynı isimlerin sahneye çıkarılması, yeni yeteneklere fırsat verilmemesi, yaratıcı etkinlik formatlarının gelişmemesi artık yaratıcılığın değil alışkanlığın kutlandığı bir kültür ortamı yaratıyor.
Peki bunun faturası kime? Her yıl aynı gösterilere giden, aynı sanatçıyı dinleyen halkın heyecanı kalıyor mu? Seyirci artık sadece “etkinlikte bulunmuş olmak için” o meydanlara gidiyor. Bu da festival ruhunun ticari bir kalabalığa indirgenmesine neden oluyor. Ruh yok, samimiyet yok, yenilik hiç yok.
Sanatın amacı tekrar değil, yeniden üretmek, dönüştürmek ve ilham vermektir. Bir festival; sadece konserle değil, içinde barındırdığı söyleşi, sergi, atölye, yerel katkı, genç yetenek desteği ve kültürel derinliğiyle festival olur. Ancak biz hâlâ “kim çıkıyor bu sene?” sorusuna ezberden cevaplar verir hale geldik.
Şimdi belediyelere, organizatörlere, sponsor kurumlara ve medya temsilcilerine düşen görev çok açık:
Cesur olun. Değiştirin. Fark yaratın. Aynı isimleri değil, yeni yüzleri sahneye taşıyın. Genç müzisyenlere, tiyatroculara, yerel sanatçılara alan açın. İnsanların sadece konser değil, deneyim yaşamak için geldiği festivaller tasarlayın.
Unutmayalım: Bir festival, sadece yıldız isimlerle değil, sahne arkasındaki emeği ve vizyonu ile büyür. Ve biz, bu adada artık bir şeylerin gerçekten değişmesini istiyoruz.