Uluslararası ilişkilere giren yeni kavramların devletlerin kendi aralarındaki ilişkileri etkilediği bilinmektedir. Günümüzde uluslararası ilişkiler fosil yakıtlar güç ve para kaynağı olarak yorumlanmakta ve bu işlevini sürdürmektedir. Enerji kaynaklarının seyrekleşmesi korkusu, çoğalan nüfusun etkisi ile birlikte enerji, devletlerin dış politika taleplerini belirleyen jeostratejik bir koz haline gelmiştir.
Uluslararası konjonktürde olduğu gibi Avrupa Birliği açısından da fosil yakıtlar konusu hayati bir öneme sahiptir. Petrol ve gazın önemi hemen hemen hayatın her alanında kullanılan bir çok girdiye hitap etmektedir. Fosil Yakıtlar faktörü ekonomik refahın yanı sıra bireylerin hayatını kolaylaştırmak gibi bir özelliğe de sahiptir. Hayatın her alanında karşımıza çıkan fosil yakıtlar kavramı Avrupa Birliği’nin de dikkatini çekmektedir. Birliğe üye devletlere yetebilecek enerjinin yeterli olup/olmaması durumu halen tartışılan argümanlar arasındadır
Türkiye, Avrupa’ya gaz ihracatının merkezi olmayı arzulayan bazı Avrupalı komşu ülkelerle rekabet etmeye çalışıyor ve uluslararası petrol ve gaz şirketlerinin yatırımlarını Türkiye’ye çekmeyi arzuluyor.
Türkiye, tanık olduğumuz piyasadaki dalgalanmalar nedeniyle önemi giderek artan küresel petrol ve gaz piyasasında aktif bir oyuncu haline gelebileceğine inanmaktadır. Aynı zamanda, petrol ve gaz alanındaki dalgalanmalara uyum sağlanması amaçlanıyor.
Türkiye, “Geleceği Birlikte Güvenceye Almak” adlı bir zirveye ev sahipliği yapacağını duyurmuştu. Bu zirvede Ortadoğu, Akdeniz bölgesi, Hazar Denizi ve Orta Asya’dan doğal gaz tedarik eden ülkeler ile Avrupa’daki tüketici ülkelerin bir araya getirilmesi planlanıyordu.
Söz konusu zirve, çeşitli konuların da değerlendirilmesinin yanı sıra Avrupa’ya doğal gaz temin etmek için Türkiye’de bir doğal gaz merkezinin kurulmasını görüşmek amacıyla planlanmıştı. Bunların başında küresel gelişmelerin petrol ve gaz sektörüne etkileri, arz, talep ve fiyatlandırmadaki değişimler ile küresel güvenliğinin tartışılması geliyor. Zirveye enerji bakanları ile kamu kurumları, özel sektör ve uluslararası petrol ve gaz kuruluşlarından üst düzey temsilcilerin katılması planlandı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in teklifini devreye sokma girişimleri kapsamında Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilecek zirvede, Avrupa’nın en büyük gaz ikmal merkezinin Türkiye’de kurulmasıyla Rus doğal gazının Avrupa’ya arzı amaçlanıyor.
Bu bağlamda, Türkiye, 18 Kasım 2022’de, ülkesinin Moskova tarafından önerilen gaz dağıtım merkezi projesini 2023’ün Haziran ayından itibaren hayata geçirmek için çalışmalara başlanacağını belirtti. Ankara’nın gaz tedarikçi ülkelerle Avrupa’da petrol ve gaz güvenliği ve bu merkez üzerinden piyasa dengesini sağlamak için bir dizi müzakere yürütmeye başladı.
Türkiye, Avrupa’ya doğal gaz ihracat merkezi olmak için bir platform oluşturma hamlelerini bir takım ekonomik nedenlerle bilinçli olarak hızlandırmıştır ve bunlardan en önemlileri şunlardır:
1- Avrupa’ya gaz ihracat merkezi olmak için bölgesel rakip ülkelerle rekabet edilmesi: Ankara’nın bu dönemdeki hamlesi, başta İtalya olmak üzere Avrupa kıtası ile Akdeniz havzası ülkeleri arasında doğal gaz nakliyesi ve ticareti için bir merkez olmak isteyen bazı Avrupa ülkelerinin hamleleriyle rekabet etme çabasını yansıtıyor. Ocak 2023’te İtalya Başbakanı Giorga Meloni, Cezayir ve Libya’dan gaz arzını artırmak için ziyaret etti ve bu, aşağıdakiler noktalarla açıklanabailir:
A- Libya ile 2026 itibariyle günde 800 milyon metreküp gaz üretmek için iki açık deniz gaz sahası geliştirmeye yönelik imzalanan anlaşma.
B- Cezayir ile Calsi doğal gaz boru hattı projesinin yeniden canlandırılmasına yönelik imzalanan anlaşma.
İtalyan kaynaklarına göre Roma, Avrupa’da enerji merkezi haline gelmek için 2025 yılına kadar gaz ithalatını yılda yaklaşık 70 milyar metreküpe çıkarmayı planlıyor. Bu kapsamda Almanya, Avusturya, Macaristan ve Polonya’nın İtalya üzerinden en önemli gaz tedarikçi ülkeler olması bekleniyor. Bu teklif, Ocak 2023’te İtalyan şirketi “Snam” (doğal gaz altyapı şirketi) CEO’su Stefano Venier tarafından şirketin önümüzdeki 5 yıl için stratejisini sunarak onaylanan şeyi doğruluyor. Bu stratejiyle İtalya’yı Avrupa’nın petrol ve gaz ihtiyaçlarını karşılamak için stratejik bir koridor haline getirmek, Kuzey Afrika ve Hazar Denizi havzasından ithalat akışını sağlamak için ek gaz ulaşım altyapısının geliştirilmesi amaçlanıyor.
Aynı bağlamda, İspanya’nın doğal gaz alanında önümüzdeki yıllarda Avrupa’da yaşanan doğal gaz krizinin çözümüne katkı sağlaması muhtemel olan büyük kabiliyetleri bulunmaktadır. Bir de sıvılaştırılmış gazın tekrar doğal haline dönüştürülmesi ve Avrupa ülkelerine gönderilmesi var. İspanya bu alanda Avrupa ülkelerinin bu konudaki toplam yeteneklerinin %25’ini oluşturmaktadır.
İspanya, dünya genelinde en fazla gaz sıvılaştırma istasyonlarına sahip olan bir ülke (Avrupa’da bulunan 20 gaz sıvılaştırma istasyonundan 6’sına sahip). Bu da onu, doğal gazın diğer Avrupa ülkelerine ihracatı için önemli bir gaz merkezi haline getiriyor. Bu, İspanya’nın Avrupa’daki toplam gaz depolama kapasitesinin yaklaşık %30’u olduğu tahmin edilen doğal gaz depolama kapasitesine sahip olması ışığında geliyor.
Bu bağlamda Türkiye, Avrupa ülkeleriyle petrol ve gaz alanında rekabet ediyor. Ankara, diğer ülkelerin (Umman Sultanlığı gibi) gazına ek olarak Rus gazı arzının, stok kapasitesi açısından kendisine rekabet avantajı sağlamasını arzuluyor. İspanya’nın doğal gazı boru hatlarıyla Avrupa’ya ihraç etmesi yüksek maliyetli olacaktır. Çünkü yılda 7 milyar metreküp kapasiteli İspanya’yı Fransa’ya ve oradan da Avrupa’ya bağlayan sadece iki gaz boru hattı bulunmaktadır.
Rusya’dan uzanan boru hatları gibi Avrupa’da artan talebi karşılayamayan sınırlı bir kapasiteye sahiptir (örneğin “Kuzey Akım-1” boru hattının yıllık kapasitesinin 55 milyar metreküp doğal gaz olduğu bilinmektedir). Sonuç olarak, tüm Avrupa ülkelerinin gaz sıvılaştırma istasyonlarına sahip olmadığını akılda tutarak, Madrid gazı sıvılaştırılmış halde deniz yoluyla ihraç etmek zorunda kalacak.
2- Gaz ihraç ve ithal eden ülkelerin çıkarlarını birbirine bağlayacak bir merkez oluşturmak: Ankara, düzenlenen konferansların çoğunun yenilenebilir enerji ve kullanımlarına odaklandığını dikkate alarak, Haziran ayında gaz zirvesi düzenlemeyi hedefliyor. Böylece Ankara, farklı bölgeler arasında doğal gaz ithalatı ve arzı için küresel bir merkez olma vizyonunu ortaya koyarak enerji sektörüne yeni bir boyut kazandırılabileceğine inanıyor. Hele ki bu, petrol ve gaz güvenliğinin sürdürülebilirliğini tehdit eden bazı dosyalara bağlanacağından, bunların başında doğal gazın fiyatlandırılmasına yönelik bir mekanizmanın kurulması ve ihracatçı ya da ithalatçı kimliğine dayalı olarak enerji arzının artırılmasının önündeki her türlü engelin kaldırılması gelmektedir.
Bir sonraki Türkiye gaz zirvesinin, başarılı olması halinde periyodik olarak düzenlenmesi için bir başlangıç olacağı muhtemeldir. Bu, Ankara’yı küresel enerji alanında aktif bir oyuncu haline getirecek şekilde güneydeki ülkelerden gelişmiş ülkelere gaz ihracatını kolaylaştırmak için küresel enerji endüstrisinden kaynaklanan siyasi gerilimleri bitirmek amacıyla oldu.
Aynı zamanda Ankara, Doğu Akdeniz Gaz Forumu ve Doğal Gaz İhraç Eden Ülkeler Forumu gibi bazı güncel olaylarla bu zirveyle rekabet etmeyi hedefliyor. Türkiye zirvesi, ihracatçı ve üretici ülkeler arasında petrol ve gaz tedarik risklerine ilişkin tüm veriler, bilgi ve teknoloji ihraç ederek ve kuzeyden güneye yatırımları artırarak enerji sürdürülebilirliğini sağlamaya yönelik bağlayıcı anlaşmaların imzalanması konusunda daha geniş tartışma alanları sağlayacaktır. Bu da Türkiye dahil petrol ve gaz açığı olan ülkelerin ihtiyacını giderecektir.
3- Uluslararası petrol ve gaz şirketlerinin yatırımlarını Türkiye’ye çekmek: Ankara, dünyanın fosil yakıt ve özellikle gaza yönelik artan bağımlılığından yararlanmaya çalışıyor. Bu, gaza bağımlılığın azaltılması amaçlanan Rus-Ukrayna savaşından önceki eğilimin tam tersidir. Sıfır emisyon atılımı kapsamında petrol ve gaz sektöründeki yatırımların önümüzdeki yıllarda azaltılması amaçlanıyordu. Ya da en azından dünya genelinde artan nüfusa ve ekonomik faaliyetler ışığından sabit bir yatırım hacmini sürdürmek ve bunu yeşil enerji ile telafi etmek amaçlanıyordu.
2020’de yaklaşık 490 milyar dolar olan petrol ve gaz üretim yatırımlarının hacmi, 2021’de yaklaşık 356 milyar dolara düştü. Ancak “sıfır emisyon” atılımı kapsamında 2022-2030 döneminde petrol ve gaz yatırımlarının hacminin 366 milyar dolara ulaşması hedefleniyor. Bunun gerçekleşmesi zor ama aslında, enerji araştırma şirketi “Rystad Energy” tarafından yapılan tahminler, dünyadaki en büyük 20 petrol ve gaz üretim şirketinin 2030 yılına kadar yaklaşık 932 milyar dolar yatırım yapacağını iddia etti. Bu yaklaşık 405 milyar doları sadece gaz sektörü olmak üzere yeni petrol ve gaz sahalarının geliştirilmesi içindir. Ankara da bu yatırımlardan pay almak istiyor ve aynı zamanda rezervlerinden maksimum düzeyde yararlanmak için ileri teknoloji gerektiren kıyı açıklarında yeni keşfedilen gaz kaynaklarını araştırmak için petrol ve gaz şirketlerini Türkiye'ye çekiyor.
Türkiye, faiz oranlarına ilişkin kolaylıkların yanı sıra katma değer vergisi muafiyeti, gümrük vergisi muafiyeti ve %40 vergi indirimi gibi bazı avantajlar sağlayarak petrol ve gaz sektörüne yatırımcı çekme yolunda ilerliyor. Bu, bu sektörün Türkiye için önemini ve ekonomisindeki rolünü artırmak için yabancı yatırımcıları çekme arzusunu vurgulamaktadır. Dolayısıyla, Türkiye petrol ve gaz sektöründeki doğrudan yabancı yatırımların, 2003/2021 döneminde 240 milyar dolar tutarındaki yatırımların toplamının %10,6’sını oluşturduğu dikkate alındığında, Türkiye’nin kendisini Avrupa’ya gaz taşıma ve ihraç etme merkezi olarak konumlandırması, onu bu yatırımlar için cazip bir destinasyon haline getirecektir.
Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi’ne göre, gaz sektörü, finansal hizmetler (%31,6) ve sanayiden (%24,2) sonra doğrudan yabancı yatırım çeken üçüncü sektör.
Doğal Zorluklar Sonuç olarak, Türkiye’nin küresel petrol ve gaz piyasasında aktif bir oyuncu olma hamleleri, rolünü merkezi, bölgeler arası bir rol haline getirme arzusunu yansıtmaktadır. Bu, kendisine gelecekte kuzeye ve güneye doğru daha geniş hareket yolları sağlayan ve buna bağlı olarak dış ilişkilerinde farklı çıkarlarını azaltmadan bir denge sağlayan bu hedefe ulaşmasını sağlayan mevcut fırsatların ışığında geliyor. Bu, Ankara’nın çıkarlarının biri gaz ihraç eden, diğeri ithal eden iki blokla kesişmesinden kaynaklanmaktadır.