Geçtiğimiz haftanın “iç” bölümü biterken, yani hafta içinin son gününde bir kez daha yandık.
Yeşilırmak’ta çıkan orman yangınında zaten çok az olan ormanlarımızdan bir kısmını daha kaybettik.
Daha yangın sönmeden de tartışması başladı.
Helikopter var mı yok mu, ekipler yeterli mi değil mi, yangın şeritleri açıldı mı açılmadı mı, şeklinde devam ettik.
Sonuçta yangın söndü ve konu kapandı.
Evet, bu kadar net söylüyorum.
Yangın konusu bizler için kapanmıştır.
Mersinlik yangını üzerinden henüz bir yıl geçmedi.
Geçtiğimiz yıl Haziran ayında yaşamıştık büyük felaketi.
Ne oldu peki..?
Herhangi bir adım atıldı mı..?
Kocaman bir hayır..!
Yine aynısı olacak.
Düşünsenize, yangın devam ederken meteorolojiden rapor alıyoruz.
Yağmur yağacak mı, yangın sönecek mi diye soruyoruz.
Geçen sefer Mersinlik’te öyle olmuştu çünkü.
Mucizevi bir şekilde “artık Karpaz’a kadar gider” dediğimiz yangın, bir akşam aniden bastıran sağanak ile sönmüştü.
Benzeri olsun diye bekledik.
Çok şükür ki yağmura gerek kalmadan yangın söndürüldü.
Gerçi ertesi gün yağmur da yağdı ama bu sefer söndürmeyi biz başarmıştık.
Ertesi gün birçok bölgede yağan şiddetli dolu da bizi yangından kaçarken doluya yakalanma durumuna sokmuş oldu.
Biz bu kafayla devam edersek eğer daha çok şey gelir başımıza.
Yangın da çıkar, dolu da yağar, elektrik de kesilir..
Her şey olur..
Ne yaşadıklarımızdan bir ders alıyoruz ne de tedbir.
Herşeyi oluruna bıraktık.
Göstere göstere gelen olaylar karşısında önceden tedbir almak yerine çaresizliği yaşıyoruz.
Akıllanmıyoruz..
Depremde de aynısı oldu.
Çok korktuk, çok üzüldüm..
Ama hepsi bu kadar..
Şimdi kimsenin umrunda değil..
Toplumun sinir uçları gereksiz konularla aşırı derecede meşgul edildiğinden aşınmış halde..
Acil tedavi etmek gerek..
Siyasetin de sivil toplumun da bu tedavi sürecinde rolü büyük..
Umarım herkes rolüne iyi çalışır ve başarırız.
Aksini düşünmek bile istemem...