Çocuklarımızın sınıf yerine çadırda eğitim görmesine ya da çökmekte olan eğitim sistemine...


Perşembenin gelişi çarşambadan belli değil miydi?


Ganimet, hibe, partizanlık ve istihdam üzerine yaratılmış bir sistemin sonu tabiki de iflastır.


Emek sarf edilmeden, alın teri dökülmeden, bedel ödenmeden sahip olunan ekonomik ve idari yapının sonu eksik aidiyet, liyakatsiz yapı ve çökmüş bir sistemdir.


Yaşanan bu çaresizliğin ve beceriksizliğin nedeni işte yaratılan bu düzendir.


Kurumlara gittiğinizde karşılaştığınız yapıya bakmanız yeterlidir.


Bakımlı insanlar, viran yapıların ve düzensiz sistemlerin içerisinde vatandaşa hizmet etmektedir.


Örnek mi?


Sigorta dairesi, elektirik kurumu, posta dairesi, vergi dairesi, okullar, hastaneler ve dahası...


Teknoloji hak getire; 21.yy’da hala elde evrakla, e-devlet'e inat nerdeyse posta güvercini ile haberleşilmekte...


Kaliteli hizmet anlayışı ise içerde tanıdığın varsa sıra ya da bekleme yapmadan işlemlerini yaptırabilmendir.


Bu yapıdan memnun olanlar belli. bu yapıdan beslenen, “Cahil bırak biat etsin.” hak etmeden makam, mevki ve itibar edinmiş sistemin adamları...


Hiçbirinin diğerinden farkı yok. Yıllarca gelen hükümetler aynı yöntemle devam ettiler.


Bugün ise bize kimse mutlu yarınlar vaat etmiyor.


Çünkü onlar da artık biliyorlar ki vaatler tükendi.


Bu sebepten, hadi vatandaş okumuyor ama şu siyasilere sözüm olsun:


Rus yazar Grigory Petrov, "Beyaz Zambaklar Ülkesinde" kitabını okuyup biraz feyz alsınlar.