Arzu Hürmet Ederim Efendim, Ne Demek Efendim, Evet Efendim, Sepet Efendim, Kapatıyorum Efendim, Kapattım Efendim, benim hizmetlerimden çok mem... kal... alo aloo...
2025 yılı... Kuzey Patagonya'da, bir cumhurbaşkanlığı seçimi daha yaklaşmaktadır. Adaylar meydanlarda konuşmakta, sokaklar renkli afişlerle donatılmakta, turuncusu, yeşili, gırmızısı, moru, mavisi hepsimiz birden meydanlarda.... televizyonlar tartışma programlarıyla dolup taşmaktadır.
Her seçim döneminde olduğu gibi bu yıl da halkın bir kısmı heyecanla değişimi beklerken, diğer kısmı "nasıl olsa değişen bir şey olmaz" beytambal galsın düşüncesiyle uzak durmaktadır...
Sisteme olan inancını yitirmiş gençlerden biri olan Dervish, 18 yaşına yeni basmış, hayatında ilk kez oy kullanacak bir seçmendir. Ancak ne mitingler, ne reklamlar, ne de sosyal medya tartışmaları ona güven vermektedir.
Adaylar Dervish'in gözünde kel alaka vaatleri veren, farklı yüzler takınmış figürlerden ibarettir.
Bir gün, evde garajı karıştırırken büyük nenesine ait olduğunu öğrendiği ahşap bir sandık bulur. Sandık sıradan değildir. Kapanıncaya kadar sessiz kalan bu gizemli kutu, Dervish tarafından açıldığında aniden konuşmaya başlar.
Evet, bu bir seçim sandığıdır ama sadece oyları değil, geçmişin izlerini ve vicdanını da taşıyan büyülü bir sandıktır.
Gavvole... sevineyim mi üzüleyim mi....
Sandık şöyle der:
“Ben sadece pusulaları değil, halkın hafızasını da toplarım evlat…”
Sandığın içinden yansıyan ışıklarla Dervish geçmişin seçimlerine doğru bir yolculuğa çıkar. Eşittaş’ın piposundan çıkan dumanla 1980’lere gider. Balat’ın barış vaadiyle 2000’lere savrulur. Berberoğlu’nun diplomasisi, Takıncı’nın , urumla olan dansı gözlerinin önünde canlanır. Bu yolculuk Dervish'in gözünü açar, ama yolculuk burada bitmez.
Seçim yarışının bugünkü adayları da oldukça ilginçtir.
Buyrun bir kısmını tanıyalım,
Her biri, adeta birer karikatür gibidir. Biri avcuçlarını açar, şaka yaptım der, öbürü delikleri kapatacak logar kapağı bulamaz, diğeri ha babam hanımdan dayak yer.... öbürü popüler olmak için tv kanallarında halı olur...diğeri sürekli savcılıkta, mahkemelerde çay gahve içer...
Bunlardan Zeki Tilki, her kesime hitap ettiğini söyleyen, “Ben her fikirden birazım” diyen bir popülisttir. Gençlere teknoloji, yaşlılara nostalji, patronlara özgürlük, işçilere adalet vadeder.
Ancak gerçekte neyi savunduğunu kendide bilmez, bir belli eder bir etmez, duruşu belirsizdir...
Dürüst Kaplumbağa, seçim meydanlarının en çok konuşanı ama belki de en güveniliridir. Ağır konuşur, sağlam bağırır, her şeyin yasasını bilir, kendini pop yıldızı zanneder, ama popüler de değildir.
Çünkü o kadar doğrudur ki, insanlar dinlemeye tahammül edemez.
Sosyal Medya Tavşanı, seçimleri tweetlerle kazandığına inanan bir fenomendir. Elinde selfie çubuğu, kulaklığında canlı yayın; memleket memleket gezer, sürekli "trend" peşindedir. Aynı anda dört farklı adaya destek tweeti atarken yakalanır, ama yüzü hiç kızarmaz. Hanımı sürekli şikayetçidir.
Ve bir de Propaganda Tavuğu vardır. Televizyon programlarının değişmez yüzüdür. Herkese tarafsız olduğunu söyler ama, her sabah başka bir şeyi över. Reklam arasında halka “Oyunu Şansa Bırakma” isimli sponsor ürünü tanıtır.
Tüm bu kaotik figürlerin arkasında ise görünmeyen bir güç vardır: Bay Gölge. Kimsenin kim olduğunu tam olarak bilmediği, seçimleri perde arkasından yöneten bir figürdür.
Adaylara mesajlar yazar, belli yerlerde toplantıya çağırır, medya manşetlerini ayarlar, kulislerde sürekli "aday değiştirir." Kendilerine "Aday değilim ama kazanan benim" demeyi sever. Zaten kimi desteklerse O kazanır.
Tüm bu keşmekeş içinde Dervish, sandığın içinde karşılaştığı başka bir figürle daha tanışır: Büyük nenesi, Nene Hatun. Bu kez hologram şeklindedir, ama bilgelik aynıdır. Dervish'e şunu söyler:
“Evlat, pipoyla lider olunmaz… gıravatlada… Halkla olunur.
"Ve HALKLA sandıkta olunmazsa, hiçbir yerde olunamaz.”
Dervish seçim gününe geldiğinde artık kararsız değildir.
Oyunu verir. Sandık “çıt” eder. Dervish irkilir.
Sandık şöyle der:
“Korkma evlat… İçimdeki umut kıpırdadı sadece.”
Ve finalde, kameralar Dervish'in yüzüne yakınlaşırken, anlatıcının sesi girer...
Bu bir çizgi filmdi… Ama gerçekler kadar renksiz olsaydı, kimse izlemezdi.
Unutma kıymetli takipçim,
Demokrasi, sadece oy verip gitmek değil… Sonra ne olduğuna da bakmaktır. Sevgilerle, Allah'a emanet olun.